Biz insanlar bazı şeyleri başarabileceğimize öncelikle
kendimizi inandırmakla başlarız. Bir işi yapıp yapamayacağımıza karar verirken
farklı farklı yollar izleyebiliriz. Bazıları mantıklı karar verip öyle harekete
geçerken bazıları da içindeki sesi dinleyerek hisleriyle karar verir. Bazıları anlık psikoloji ile yapıp,
yapamayacağına karar verirken bazıları da sırf o ana kadar diğer işlerde
başarılı oldukları için bunu da başarabileceği hissine kapılırlar.
Peki bizim toplumumuz bir işi başarıp başaramayacağına
karar verirken nasıl bir yol izler? Cevabı çok basit; Örnekleri izleyerek.
Evet, bir işe başlamadan önce daha önceki örnekleri
izleriz. Eğer bizden önce birileri o işte başarılı olmuş ise biz hayli hayli
başarılı olabiliriz. Falanın oğlu o sınavı geçmiş ise biz havada geçeriz.
Filanca bu sektörde başarılı olmuşsa biz o sektöre atılmadan başarılı
olmuşuzdur. “O da benim gibi birisi, o yapıyorsa bende yaparım!” gibi bir
düşünce toplumumuz arasında azımsanmayacak kadar fazla ne yazık ki!
Bu düşünce yapısına örnek verecek olursak;
İstikbal Kanepe’nin başarısından sonra Kayseri’de 300’den
fazla kanepe şirketi kurulmuştur. Bir
mahallede kapıcılardan birisi atıyorum Adıyaman’lı ise dikkat edin civarda ki
bütün kapıcılar da hemen hemen Adıyaman’lıdır. Bir ailede birisi üniversiteyi
kazanınca ondan sonraki bireylerde genellikle firesiz olarak üniversiteyi kazanmıştır.
Burada ki zihniyet; “O yaptı oldu, ben de yapabilirim.”
zihniyetidir. Peki bu iyi mi kötü mü? Bunun kararına sonuçlara bakarak karar
verebiliriz.
İyi yanı; başarılı olunca hep beraber başarılı oluyoruz.
Bir aileden birisinin üniversiteyi kazanmasının ardından diğerlerinde onun
izinden gitmesi buna örnek olarak verilebilir.
Kötü yan; başarısız olunca da hep beraber başarısız oluyoruz. Buna örnek olarak, bir mahallede birisinin market açıp çok kâr elde etmesinin ardından diğerlerinin pazar ihtiyacını araştırmadan direkt olarak sektöre girerek batmasına örnek verebiliriz.