Sözel olmayan iletişimin en önemlisi yüz ifadeleri kanalıdır. Evrim ve yüz ifadeleri, Darwin’in yüz ifadeleri üzerinde yaptığı araştırmalar birçok yönden
etkili olmuÅŸtur.
Bütün insanlar bu duyguları
aynı şekilde beyinlerinde kodlar ve ya da bütün insanlar bu kodları aynı
doğrulukta çözebilir ya da yorumlayabilir. Darwin
evrime duyduğu ilgiden dolayı sözel olmayan iletişim biçimlerinin kültüre özgü
değil türe özgü olduğunu düşünmüştür. Ona göre insanların yüz ifadeleri bir
zamanlar kullanışlı olan fizyolojik reaksiyonların kanıtlarıydı. Örnek verecek
olursak, erken hominidler tadı kötü olan bir yiyecek yediklerinde burunlarını
hoşnutsuzluk içinde buruşturur ve yedikleri şeyi ağızlarından çıkarırlardı.
Korku için ise yüz ve göz
kaslarındaki hareketler duyusal girdileri artırır yani görsel alan genişler,
burundaki hava hacmi artar, göz hareketleri hızlanır ve bu davranışların hepsi
korkutucu bir şeye verilen yararlı tepkilerdir. Buna karşılık iğrenme durumunda
ise, kas hareketleri duyulardan gelen girdileri azaltır. Gözler kısılır, daha
az soluk alışverişi yapılır, göz hareketleri yavaşlar ve bütün bunlar tadı ya
da kokusu iğrenç olan bir şeye verilen tepkilerdir.
Bu sebepten dolayı Darwin iğrenme ve korku gibi yüz
ifadelerinin evrimsel bir önem taşıdığını öne sürmüştür. Duygu durumlarını,
iğrenme duygusunu iletebilmek türlerin evriminde yaşamsal bir öneme sahiptir.
Mesela birisinin öfkelendiğini anlamak erken dönemde yaşamış insanlar için
evrimsel açıdan büyük olasılıkla çok önemliydi. Belki de hayatta kalmak ya da
ölmek anlamına bile geliyor olabilirdi.
Acaba Darwin duygulara bağlı yüz ifadelerinin evrensel olduğunu söylerken
haklı olabilir miydi? Altı temel duygusal ifade için bu sorunun yanıtı evet
olabilir. Pek bunlar hangileridir? Öfke, mutluluk, şaşırma, korku, iğrenme ve
üzüntüdür. Buna bir örnek verecek olursak, çok iyi tasarlanmış bir çalışmada Paul Ekman ve Walter
Friesen Yeni Gine’ye giderek okur yazar olmayan, Batı medeniyetleri ile
hiçbir bağlantısı bulunmayan Güney Fore kabilesindeki kod çözme yeteneklerini
incelemişlerdir. Fore halkına duygusal içerikli kısa hikayeler anlattılar ve
onlara bahsettiğimiz altı duyguyu yüzleri ile ifade eden Amerikalı kadın ve
erkeklerin fotoğraflarını gösterdiler. Katılımcıların görevi duygusal yüz
ifadelerini anlatılan hikaye ile birleştirmekti. Fore halkıda bu konuda Batılı
katılımcılar kadar başarılıydı.
Daha sonra araştırmacılar
katılımcılardan, anlatılan hikayelere uygun yüz ifadelerini sergilemelerini
istemişlerdir. Bu sırada yüzlerinin fotoğraflarını da çekmiştir. Daha sonra
çektikleri fotoğrafları Amerikalı fotoğrafçılara gösterdiler. Onlarında da bu
kodları doğru bir şekilde çözdüklerini gördüler. Dolasıyla en azından altı temel
duygu yorumlama yeteneğinin kültürler arası olduğunu bir başka deyişle kültürel
deneyimin değil insan olmanın bir parçası olduğunu ortaya koyan kayda değer
veriler söz konusudur.
Bu altı duygu aynı zamanda, insan gelişiminde ilk ortaya çıkan duygulardır. Henüz altı aylık çocuklarda bile bu duyguları yetişkinlerle karşılaştırıldığında yüz ifadeleri ile sergilerler. Bu durum doğuştan kör olan çocuklarda da geçerlidir. Yetişkinlerin yüzlerinde bu ifadeleri görmeseler bile bu temel duyguları kodlayabilirler.