Araştırmacılar bazen deneye katılanları gerçek konu
hakkında yanıltabilirler. Ya da üzücü olabilecek bir duruma sokabilirler. Bu
konu sosyal psikologların genellikle
karşılaştığı etik ikileme de bir örnek oluşturmaktadır. Araştırmacılar,
bilimsel gerçeklerle deneylerinin gerçek dünya ile olabildiğince benzemesini
ister ve ellerinden geldiğin akla uygun, kontrollü deneyler yürütmeye
çalışırlar. Bunun yanı sıra deney esnasında katılımcılarda stres, rahatsızlık
veya hoşnutsuzluk da yaratmak istemezler. Araştırmacı bir deneyi yaratma ve
gerçekleştirme sürecine girdiğinde bu iki amacın çoğu kez birbiri ile
çatıştığını görür.
Araştırmacılar, araştırmalara
katılan bireylerin sağlık ve iyiliklerini düşünmek zorundadırlar. Bunun yanı
sıra olaya tanık olanların, ön yargı, saldırganlık, uyma ve otoriteye boyun eğme
gibi insanların sosyal davranışları ile ilgili bilgiler edinme sürecindedirler.
Elde edilecek olan bu bilgilerin çoğu toplumun yararına olacaktır. Gerçekten de
psikologlar bu tip meseleleri bilimsel olarak incelemeye yönelik güçlü araçlar
geliştirdikleri için, birçok akademisyen bu tarz deneyleri düzenlemenin ahlaka
aykırı olacağını düşünmektedir. Tüm bunların yanında bu tarz ciddi sorunları
kavrayabilmek için araştırmacıların katılımcılar üzerinde etkili olacak canlı
bir olay yaratmaları gerekmektedir. Bu olaylardan bazıları, örneğin bir
katılımcının rahatsızlandığını görmek diğer katılımcılar açısından rahatsız
edici olabilir. Bunun için katılımcıların bazı deneylerde yaşanan rahatsız
edici durumları göz ardı ederek ya da bilim de her şey mubahtır gibi basit bir
yaklaşımla olaya bakmaları gerekmektedir. Gördüğünüz gibi bu konu üstünde bir
orta yol bulmakta kesinlikle çözülmesi gerek bir durumdur.
Ancak araştırmacılar deneyden
önce katılımcılardan bilgilendirilmiş
onay aldığından yukarıda belirttiğimiz konu hakkında ortaya çıkacak ikilem
daha az problem yaratır hale gelmektedir. Bilgilendirilmiş onay alabilmek için
araştırmacı deneye başlamadan önce deneye çalışmanın genel hatlarını açıklar ve
katılmayı kabul edip etmediğini sorarlar. Katılımcı yaşayacağı deneyimlerin
tamamıyla bilincindeyse ve katılma isteği gösteriyorsa böylelikle etik ikilem
de çözümlenmiş olur. Birçok sosyal psikoloji deneyinde bu tip bir açıklama
yapmak olanaklıdır ve bu durumda da gerekli açıklamalar yapılır. Tabi her
durumda olduğu gibi böyle durumlarda da bu olayın mümkün olmama olasılığı da
vardır.
Sosyal psikoloji
araştırmalarında aldatmaca dediğimiz
durum ise katılımcıların meydana gelen olayların veya çalışmanın gerçek amacı
konusunda yanıltılması durumuna verilen isimdir.