Hitit
topraklarında yapılan arkeolojik kazı çalışmaları sırasında ele geçen
tabletlerde arkeologlar ve dil bilimciler sık sık “ Hatti Ülkesi’nin Bin
Tanrısı” tanımını görmüşlerdir. Bunun en büyük nedeni, Hititlerin fetih ettiği
yerlerdeki ulusların dinlerinde yer alan tanrıları, kendi tanrılarının arasına
katarak onlara saygı duymasından ileri gelir. Dolayısıyla Hitit
İmparatorluğunun toprakları çoğaldıkta, Hitit Dininin Tanrıları da o denli
çoğalıyordu. Bununla birlikte bu Tanrılar’ın görüntüsü, sunuları ve hatta
isimleri bile yöreden yöreye farklılık gösterse de, temelde hepsi aynı tanrıyı
nitelerdi.
Örnek
vermek gerekirse, Hitit Tabletlerinde sık sık “Bütün Teşhuplar” ya da “Bütün
Hepatlar” gibi yazılara rastlanmaktadır. “Bütün” diye nitelendirdiği bu
tanrılar aslında “Baş Tanrı” diyebileceğimiz çok kudretli “birer” tanrıyken, “Bütün”
kavramının kullanılması bu tanrıların Hitit Toprakları içerisinde başka uluslar
tarafından başka isimlerle adlandırıldığı bilgisini bizlere sunar.
Bununla
birlikte bu hoşgörü, 2. Hattuşili döneminde biraz asimilasyona da neden
olmuştur. Hurrilerle karşılaşan Hitit Kralı ve karısı, Hurri dininden oldukça
etkilenmiş ve Hitit tanrılarının isimlerinin de Hurri isimleri ile
değiştirmişlerdir.
Hititler de, “Bin Tanrılı Din” kavramını destekleyen nitelikte, 1000 sayısına yakın tanrı inancı bulunsa da, temelde birkaç baş tanrı inancı bulunmaktaydı.
Teşhup
Aslında Hititler tarafından
önceleri bu tanrı için “Taru” kelimesini kullansalar da, yukarıda anlattığımız
Hurri etkisinden dolayı daha sonraları Teşhup olarak adlandırıldı. Bahsi geçen
tanrı, Hitit İmparatorluğunun baş tanrısıydı ve aynı zamanda fırtına tanrısı
olarak göksel olayları yönettiğine inanılırdı. Bu tanrıya, Anadolu’nun hemen hemen her
yerinde bütün halklar tapınım gösterirdi. Fırtına tanrısı olması, Yunan’daki
Zeus ile benzerlik taşımasının yanı sıra Hitit tabletlerindeki “Siu” sözcüğü
de, fonetik olarak Zeus ile oldukça yakındır. Yani Yunan kavimleri bu tanrıyı
daha sonra kendilerine adapte etmiş olabilirler.
Hititlerin baş tanrısı metinlerde genellikle “Hatti Ülkesi’nin Gök Tanrısı” olarak geçer. Bununla birlikte Hitit Kralının meşruluğunu kanıtlamak amacıyla kimi zaman “Sarayın Tanrısı” gibi isimlerde verilmişti. Görsel eserlerde ise bu tanrı genellikle dağların üzerinde tasvir edilir. Bunun nedeni de dağların Hititler tarafından kutsal sayılması ve tapınım görmesidir. Teşhup’un en önemli belirteci ise boğadır. Boğa, çok eski dönemlerden beri Anadolu’da büyük saygı görmüş, kutsallaştırılmış ve tapınım görmüş bir tanrı imgesidir. Dolayısıyla bu gelenek, aradan binlerce yıl geçmesine rağmen Hititlerde de sürdürülmüştür.
Hepat
Hepat, Teşhup’un eşi yani baş tanrıçadır. Tıpkı boğada olduğu gibi, Anadolu’da dişi tanrılar çok uzun bir süre tapınım görmüş ve hatta tarih öncesi dönemlerde baş tanrı olarak sayılmıştı. Bu gelenek de aynı şekilde binlerce yıl sonra Hititler’de devam ettirilmiş ve baş tanrıça Hepat’a büyük anlamlar yüklenerek büyük bir tapınım gösterilmiştir.
Görsel sanatlarda da Hepat, çoğu zaman Teşhup ile birlikte resmedilir. Teşhup sağda, Hepat ise solda durur. Bunun nedeni, Hititler’de sağ tarafın daha kutsal sayılmasıdır. Bu durum bütün tasvirlerde görülür. Dişi tanrıçalar hep sol tarafta, erkekler ise hep sağ tarafta bulunur.