EÄŸitim
toplumsal kurumlarla yakın ilişki içerisindedir ve bu ilişkinin çeşitli
boyutları vardır. Topluma çalışan, üretken bireylerin yetiştirilmesi,
kalkınmanın sağlanması, gelişimin gerçekleştirilmesi eğitimin ekonomik boyutunu oluşturmaktadır.
B. Russell, ekonomi ve eğitim arasındaki ilişkilere değinmiş, ekonomik düzeyin
eğitime yapılan harcamaları etkilediğinden bahsetmiştir. Örneğin endüstri
devrimiyle ekonomik anlamda yükselen toplumlar eğitimi zorunlu hale
getirmiştir. Eğitimin tek amacı bireylere kuramsal bilgileri aktarmak değildir.
Toplumun refah düzeyinin ve verimin arttırılması da hedeflenmiştir. Bunu
sağlayabilmek için bilimsel ve teknik bilgilerin verilmesi, araştırma ve
değerlendirme becerilerinin verilmesi geliştirilmeye çalışılmıştır.
Eğitim, kendisine yapılan giderler
göz önünde bulundurulduğunda bir tüketimdir. Kişi başına düşen milli gelir, eğitim
giderlerini etkilemektedir. Genellikle bu gelir arttıkça eğitime yapılan
harcamalar da artmaktadır. Bu harcamalar toplumun ilgisine de bağlıdır. Yaşam
standartları, toplumun işgücü talebi okuyan öğrenci sayısında belirleyici bir
unsurdur. Eğitim giderleri daha çok niceliksel boyuttadır fakat amaçların
gerçekleştirilebilmesi için nitelik ve kaliteye de önem verilmelidir. Nitelik
sağlandığında öğrencilerin akademik başarıları artacak, düşünme becerisi
artacak, bu düşünme becerisiyle akademik
bilgilerin hayata uyarlanması sonucu toplumsal sorunlar daha kolay bir şekilde
çözülecektir.
EÄŸitim
giderlerinin sorumluluğu ülkeler arasında farklılık göstermektedir. Örneğin
federal ülkelerde ve merkezi yönetimin olduğu ülkelerde eğitim giderleri
hükümetin sorumluluğundadır. Eyalet ya da illerin bulunduğu ülkelerde ise
sorumluluk bu birimlere verilmiştir. Kimi ülkelerde ise toplanan vergiler
eğitim giderleri için ayrılmıştır.
Eğitim için yapılan harcamalar
eğitimi bir tüketim unsuru haline getirse de gelecekte refah düzeyine
ulaşılabilmesi açısından düşünüldüğünde eğitim bir yatırımdır. Yani yapılan
harcamalar ileride daha çok getiri ve yatırım imkânı olarak geri dönmekte,
eğitim giderleri öğrencinin verim ve gelirini arttırmaktadır. Nitelikli ve
uzman çalışanlara olan ihtiyaç arttıkça eğitime yapılan yatırımlar da artar.
Eğitim bireylere bilimsel araştırma yollarını öğreterek gelecekte verimin
artmasını, bireylerin bu anlamdaki gizil güçlerinin keşfedilip ortaya
çıkmasını, üretimsel kültür aktarımının sürekliliğini sağlar.
Eğitimi tüketim olarak ele almak ve
yatırım olarak ele almak farklı sonuçlar doğurabilmektedir. Tüketim olarak
algılanıyorsa ekonomiyi düzenleyebilmek için bütün harcamaları kısma yoluna
gidilebildiği gibi eğitim harcamaları da kısılabilmektedir. Yatırım olarak
algılanıyorsa ekonominin düzelmesi için eğitime daha çok yatırım yapılacaktır
çünkü harcamaların azalması gelişim ve ilerlemenin de azalması anlamına
gelecektir.