Dünden Bugüne Siyaset ve Politika Bilimi ve Tanımı…
Siyaset Bilimi Nedir?
“Siyaset” Arapça kökenli bir sözcük olup,at eğitimi anlamına gelmektedir. Bunun yanında aynı kavrama karşılık Batı'dan alınan “politika” sözcüğü Yunan kökenli bir sözcüktür. “Siyaset” sözcüğünün günümüzdeki anlamıyla siyaseti ülke, devlet, insan yönetimi biçiminde tanımlamak olanaklıdır. Siyaset bilimini bir bilim olarak ta, siyasal otorite ile ilgili kurumların ve bu kurumların oluşmasında ve işlemesinde rol oynayan davranışların bilimi olarak tanımlayabiliriz.
Siyaset Biliminin Doğuşu ve Gelişimi
Siyasal konulara eğilmiş ve bu alanda önemini günümüze kadar koruyan yapıtlar vermiş olan düşünürlere Eski Yunan'dan başlayarak rastlanır. Yakın zamanlara gelinceye kadar, siyaset konusuna ilişkin yapıtlar felsefi olmaktan öteye geçememiştir. Siyaset biliminin gelişimi anlatılırken siyasal düşünce tarihi içindeki yeriyle birlikte bu konuyu açıklamaya çalışmak ayırt edilemez bir gerçektir.
Siyasal düşünce alanında felsefeden bilime doğru yönelişin Aristoteles(M.Ö. 384-322) ile başladığını söyleyebiliriz. Aristoteles'in, çağındaki Yunan kentlerinin anayasasını ve siyasal sistemlerini karşılaştırmalı olarak incelemesiyle ortaya çıkan “Politika” adlı kitap, siyaset biliminin belki en eski kurucu kaynağını oluşturmaktadır. Aristoteles'ten uzun zaman sonra siyaset biliminin ikinci öncüsü görünümüyle ortaya çıkan kişi, Tunuslu bir İslam düşünürü olan İbni Haldun'dur (1332-1406). İbni Haldun devlet ve iktidar kavramlarını bilimsel bir yaklaşımla incelemiştir. Oysa aynı çağda yaşayan Batılı Hıristiyan düşünürleri, olaya dinsel bir açıdan bakmışlardır.
Siyaset bilimini doğuşunda rol oynayan üçüncü bir isim olarak da bir İtalyan düşünürü olan Machiavelli'yi görmekteyiz (1469-1527). Amaca ulaşan her aracın meşru olduğunu söylemiştir. Aristoteles'in Politika'sı gibi, Machiavelli'nin Prens'i siyaset biliminin temel kaynakları arasına girmiştir. Machiavelli bu eserinde devletlerin ya Cumhuriyetle ya da Prenslikler biçiminde yönetildiklerini söyler ve Prens adlı eserinin konusunun da prenslikleri incelemek olduğunu belirtir (Siyasal Düşünceler ve Yönetimler, Göze, 1995, 103).
19. yüzyılla beraber, artık genel olarak toplumsal ve özel olarak da siyasal düşüncenin bilimselleşmeye başladığı görülmüştür. Teknolojik atılımlar ve sanayileşme süreci, batılı toplumların yapısında hızlı değişmeler yaratmıştır. Kentler hızla kalabalıklaşmış, sanayi emekçilerinden oluşan yeni bir sınıf siyaset sahnesine girmeye başlamıştır. Siyaset bilimi de bu hızlı yapı değişiklerinin getirdiği sayıca ve önemce büyük sorunlara çözüm aranırken, bir kargaşa gibi görünen toplumsal olayların nedenleri ve aralarındaki bağlantılar araştırılırken doğmuştur.
Sosyolojinin kurucusu sayılan Auguste Comte(1798-1853), aynı zamanda siyaset biliminin de doğasına katkı yapan önemli isimler arasında yer alır. Zamanla sosyal bilimler arasında kendine yer etmesiyle sosyolojiden hareketle yeni bilim dalları oluşmuştur. Buradan hareket ile toplum bilimleri içinde bir dal oluşturan siyaset bilimi de belirli bir uzmanlaşma süreci içine girerek “siyasal bilimler” e dönüşmüştür.
Siyaset bilimine katkı yapan kişilerden bir diğeri de Alexis De Tocqueville' dir (1805-1859). Onun Amerika'da Demokrasi isimli yapıtı tam anlamıyla bilimsel sayılabilecek ilk ve önemli bir çalışmadır. Kitap, özellikle toplumsal ekonomik gelişmenin siyasal sistem üzerindeki etkisini ortaya koymak bakımından önem taşımakta ve birçok açıdan güncelliğini sürdürmektedir (Siyaset Bilimi, Daver, 1968, 22-23).
Siyaset Biliminin Konusu
Siyaset Biliminin konusu üzerinde, bilim adamları arasında tam bir görüş birliğinden söz etmek zordur. Bazılarına göre konu yalnızca devletle sınırlıdır. Ama çoğunluk daha geniş bir kavram olan iktidardan hareket etmektedir.
Devlet, toplumların evriminde yönetimin kurumlaşması aşamasında ortaya çıkmıştır. Siyaset devletten önce de, var olmuştur. Öte taraftan iktidar kavramı, otoriteyi de içerir. Otoritenin görüldüğü her yerde de “yöneten” ve “yönetilen” ayrımı bulunur. Toplumun en küçük birimlerinde, hatta ikili bireysel ilişkilerde bile otoriteye rastlayabiliriz. Bu açıklamaların sonucunda siyaset biliminin konusu olarak “devlet” i kabul etmek nasıl fazla dar bir çerçeveye sıkışmak demekse, iktidar anlayışına sığınmak da siyaset bilimini ilgisi olmayan alanlara itmek anlamına gelir.
İktidar kavramı karar alma ve onu uygulama, uygun bulma gücünü içerir. Bu nedenle de düşünülebilecek tek iktidar bilimi siyasal iktidar değildir. Örneğin günümüzde bir ekonomik iktidardan söz edilebilir. Siyaset Bilimini ilgilendiren, siyasal iktidarın oluşumu, paylaşılması, işleyişi ve kullanılmasıdır; siyasal iktidarla ilgili süreçlerdir. “Ekonomik iktidar” başta olmak üzere diğer iktidar türleri ise, siyaset bilimini ancak bu çerçeveye etki yaptığı ölçüde ilgilendirir. Örneğin aile içi iktidar siyaset biliminin konusunda yer almaz. Ancak, ne zaman ki aile içi iktidar, aileyi oluşturan bireylerin siyasal davranışlarına yansıdığı ölçüde, oy verme eğilimlerine etki yaptığı zaman siyasal bilimin konusu olur. (Siyaset Bilimi, Kışlalı,1999, 18)
Siyaset Biliminin Kapsamı
Siyaset biliminin kapsamı ve bölümlerinin saptanmasında, UNESCO'nun öncülüğü ile 1948'de yapılan bir çalışma genellikle hareket noktasını oluşturur. Bu tarihte Paris'te toplanan siyaset bilimciler, dörtlü bir sınıflandırmada birleşmişlerdir.
1. Siyaset Kuramı
a. Siyaset Kuramı (genel)
b. Siyasal Düşünceler Tarihi
2. Siyasal Kuramlar
a. Anayasa
b. Devlet Organları
c. Yerel Yönetimler ve Bölge Yönetimleri
d. Kamu Yönetimi
e. Devletin Ekonomik ve Toplumsal Görevleri
f. Karşılaştırmalı Siyasal Kuramlar
3. Partiler, Siyasal Kurumlar, Kamuoyu
a. Siyasal Partiler
b. Siyasal Grup ve Dernekler
c. Yurttaşın Devlet ve Hükümet İşlerine Katılması(seçimler)
4. Uluslararası İlişkiler
a. Uluslararası Siyaset
b. Uluslararası Örgütler ve Yönetim
c. Devletler Hukuku
Ayrıca siyaset biliminin kapsamı, birçok bilim dalıyla yakın bir ilişki içinde bulunmasını zorunlu kılmaktadır. Tarih, hukuk, ekonomi, coğrafya, sosyoloji, psikoloji, demografya, istatistik gibi. (Siyaset Bilimi, Kışlalı, 1999, 33; Siyaset Bilimi, Daver, 1968, 60-61)
Siyaset Bilimindeki Bazı Kavramlar
Devlet: Belli bir parçası üzerine yerleşmiş; bir insan topluluğuna dayanan ve topraklar üzerinde bulunan herşey üzerinde otoriteye sahip, siyasal bir örgütle donanmış sosyal bir organizasyondur.
Siyasal Kurum: Devlet, siyasi parti, siyasi dernek gibi kurumlar ve siyasal iktidar faaliyetleri ile ilgili kurumlardır.
Siyasal Sosyalleşme: Yetişkinlerin siyasal davranışlarının gerisinde yer alan ve çocukluktan itibaren grup, aile içinde öğretilen sosyal değerleri kapsar.
Siyasal Elit: Elit terim olarak Türkçe karşılığı “seçkinler” anlamına gelir. Siyasal elit ise, yüksek iktidar sınıfı olarak tanımlanır.
Polifikasyon: Siyasal toplumları yaratan sürece polifikasyon yani siyasal sistemleştirme denir.
(Siyaset Bilimi, Daver, 1968, 78-121-122-123-156-172)
Kamuoyu: Bir konuyla ilgili olarak halkta beliren fikir ve kanaat, genel kanı.
Demokrasi :Yunanca' dan türemiş bir kelime olan demokrasi, basit anlamıyla halkın kendi kendini yönetmesi demektir. Demokrasi, batı toplumlarının sınıfsal yapılarındaki gelişmeler sonucunda ortaya çıkan bir yönetim anlayışı olarak, günümüzde bu gelişmeler sonucu, bazı temel ilkeler üzerine oturmuştur. Bir devletin demokratik olabilmesi için ;
a) Serbest seçim ve temsil ilkesinin,
b) Genel ve eşit oy ilkesinin,
c) Seçimler sonucu oluşan parlamentoda çoğunluğun yönetme hakkına saygı ilkesinin,
d) Azınlığın haklarının korunması ve çoğunluğun yetkilerinin sınırlanması ilkesinin,
e) Yasalar önünde eşitlik ilkesinin,
f) Kişinin devlete karşı temel hak ve hürriyetlerinin korunması ilkesinin; anayasal düzen içinde güvence altına alınmış ve uygulanıyor olması gerekir.(Anayasa Hukukunun Temel Kavramları, Yüzbaşıoğlu, 2000, 1476)
Siyasi Parti: Halkın desteğini elde etmek şartıyla siyasi iktidarı elde etmek veya paylaşmak amacını güden sürekli bir örgüte sahip siyasi kuruluşlardır.(Anayasa Hukuku, Hazır,1996, 118)
Siyasal Davranış: Çeşitli alternatifler arasında bir tercih yapmak, yeni karar vermek ve buna uyan eylemlere girişmektir.(Siyaset Bilimi, Kışlalı, 1999, 28)
Otorite: İtaat edenler tarafından meşru görülen iktidardır.(Anayasa Hukuku, Hazır, 1996, 70)
Siyasi İktidar: Bir ülke veya toplumun bütünü üzerinde geçerli olan, maddi kuvvet ve zor kullanma gücüne sahip iktidardır.(Anayasa Hukuku, Hazır, 1996, 66)
Siyaset Biliminde Yöntem ve Teknikler
Siyaset bilimi, siyasal otorite ile ilgili kurumların ve bu kurumların oluşmasında ve işlemesinde rol oynayan bilim olarak tanımlanabilir. Siyaset bilimi de diğer sosyal bilimler arasında yer alan bir sosyal bilim dalı olduğuna göre, onun da bir metodu olaylara, yaklaşım biçimi olmalıdır. İşte tam bu noktada siyaset bilimi, biraz önceki tanımda ifade edilen kavramları açıklarken ve incelerken kendine has bir takım metotlara başvurmak durumundadır. Ancak toplum bilimlerinin en genç dallarından biri olması nedeniyle siyaset bilimi, diğer toplum bilimlerinde dahi yeni yeni kullanılmaya başlanmış bir takım teknikleri, kendine has yeni teknikler haline getirememiştir.
XX. yüzyılda siyaset bilimi, olması gerekenle uğraşmayı bırakıp, gerçekte olanı kendine konu almıştır. Ancak değer yargılarını tamamıyla kapsam dışı bırakmayıp, bir olguymuş gibi değer yargılarını incelemekte fakat bu yargıların değerlendirmesine girmemektedir.
Siyasal bilim araştırmacısı en genel ifade ile gözlediği gerçekleri toplar, sınıflandırır ve bir analize sokar. Kütüphane çalışmaları ve istatistik verilerin incelenmesi yoluyla çalışmalarına yön verir. Çalışmalarında saha çalışmalarına da yer vererek, bu bağlamda genel olarak gözlem yöntemini kullanır. (Siyaset Bilimi, Çam, 1975, 21)
Sosyal bilimcinin, buna koşut olarak siyaset bilimcinin, karşısına bir takım metodolojik engeller çıkmaktadır. Bunlardan biri deney güçlüğüdür. Bilindiği üzere, sosyal bilimlerde sosyal olayları deneye tabi tutmak oldukça güçtür. Ancak bazı sosyal bilimlerde ve bu arada siyaset biliminde belli ölçüde bazı deneylere girişilebilir. Ancak burada bahsi geçen deney, laboratuardaki deneylerden çok farklıdır. Çünkü burada sosyal içerikli olgu ve olaylar gündemdedir. Örneğin Kabine Sistemi ile Başkanlık Sistemi karşılaştırılabilir; yahut aynı memlekette zaman içinde tek meclis sistemi ile çift meclis sistemi, bunların fayda ve sakıncaları incelenebilir.(Siyaset Bilimi, Daver, 1968, 47)
Siyaset bilimi, hemen hemen tüm bilimlerde kullanılan tümdengelim ve tümevarım metotlarını da kullanmaktadır. Tümevarımda gerçekler toplanarak bir takım genellemelere gidilir. Tümdengelimde ise, önce genelleme yapılıp, sonra olaylara inilir. Tümdengelime siyaset biliminde özellikle teorik konularda rastlanır.
Yapılan bu açıklamalardan sonra şimdi de bu konuda kendine has bir takım özellikleri olan birkaç yöntemden bahsedelim.
Bunlardan ilki, Makro ve Mikro analizdir. Bilindiği gibi siyasal sistemle birey arasında devamlı ve karşılıklı bir ilişkiler örgüsü vardır. Siyasal sistemi birey davranışlarıyla etkilediği gibi bireyler de, tutum ve davranışlarıyla, siyasal sistemi etkiler. Bu karşılıklı etki iki analiz metoduyla ortaya çıkarılabilir: Makro ve Mikro Analiz. Sosyal bilimlerde makro, millet, devlet gibi büyük birimleri; mikro da ufak birimleri – özellikle bireyleri – gösteren terimdir. Bu bağlamda, bir siyasal parti sisteminin ya da seçim sisteminin siyasal rejim istikrarına ne yönde etkide bulunduğunu araştırmak bir makro analiz konusudur. Buna karşılık bireylerin politika ile niçin uğraştıkları ve ne şekilde ilgilendikleri sorusuna cevap aramak, bir mikro analiz çalışması yapmak demektir.
İkinci yöntem Ampirik çalışmalardır.Bir kısım siyaset bilimciler çalışmalarında ampirik araçlarla hareket etmekte ve daha çok tümevarım yolundan giderek, topladıkları bilgiyi ve yaptıkları gözlemleri sistemleştirmekte, bir takım sonuçlara varmaktadır. Özellikle seçmen davranışı, oy verme gibi siyasal davranış konularındaki çalışmalar böyledir.
Diğer bir yöntem, problem çözmedir. Siyasal bilimdeki araştırmaların çoğu bugün problem çözmeye yönelmiştir. Problem çözmeye bir takım önermelerle başlanabilir; fakat burada önemli olan, bir takım genel prensiplere, kanunlara ulaşmaktan çok, belli somut problemleri çözmektir. Örneğin az gelişmiş ülkelerde demokrasinin işlememesi problemini ele alan siyasal bilimci bu olayın nedenlerini araştırır ve böyle ülkelere uyabilecek bir siyasal rejimin şemasını çizmeye çalışır.
Son olarak ifade edilmesi gereken bir yöntem de, Kurumsal Tasvir, Tanımlama ve Analiz-Teori kuramıdır. Siyasal bilimcilerin çoğu bugün kurumsal tasvir, tanımlama ve çözümleme metodunu kullanmaktadır. Örneğin” bir yasama organının, bir mahkemenin yapısı, kuruluşu nedir? Bunlar nasıl çalışır?” tarzındaki sorulara cevap ararlar .Daha çok bir takım bilgiler toplanılarak, genel prensipler halinde ifadeye çalışmadan, yahut sebep-sonuç ilişkisini aramadan çalışmak kurumsal tanımlama ve analiz metodudur. (Siyaset Bilimi, Daver, 1968,49-50) Tam bu noktada siyasal alanda sebep-sonuç ilişkisine dair bir şeyler söylenebilir. Şöyle ki, siyasal olayların çok ve karmaşık nedenlere sahip oluşu, neden-sonuç ilişkisinin açıkça ortaya konmasını engellemekte, en azından çok zorlaştırmaktadır. Bununla beraber, siyasal bilimci, gözlemlediği olaylardan bir neden-sonuç ilişkisi sezmeye çalışır. Bir varsayım geliştirir. Çoğunlukla tarihe başvurarak, varsayımını doğrulayacak örnekler göstermeye çalışır. (Siyaset Bilimi, Kışlalı, 1999, 20-21)
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki; siyaset bilimi diğer toplum bilimlerinden yöntem ve teknik açısından pek farklı değildir. Siyaset bilimde kullanılan araçların çoğu diğer bilimlerce bulunmuş, siyaset bilimci de bunların kullanımını geliştirmiştir.(Siyaset Blm, Çam, 1975, 22)
Siyaset Bilimi ve Diğer Bilimler
Din ve Siyaset ilişkisi:
Başta devlet olmak üzere siyasal kurumların ve siyasal düşüncelerin dinin, din kurallarının, teolojik ve metafizik ilkelerin etkisinden kurtulup bağımsız hale gelmesi uzun bir sosyal ve tarihi gelişmenin sonucudur.
Avrupa'da ve diğer ülkelerde din, uzun yüzyıllar süren bir devirde toplumu ve devleti düzenleyen başlıca kuvvetlerden biri olmuştur. Toplumların gelişmesinde, devletlerin organlaşmasında, kültürlerin oluşmasında dinin etkisi görülmüştür.
Dinler, içlerinden çıktıkları ortam değiştikten sonra da etkilerini belirli ölçülerde sürdürürler. Bu etkinin siyasal yaşamda genellikle tutucu yönde yansıdığı söylenebilir.
Ahlak ve Siyaset:
Siyasette araç ve amaç ilişkisi: Bir araç olarak, siyasal iktidar her hangi bir amacın gerçekleştirilmesi için kullanılabilir. Bazı araçlar etik yönden nötrlerdir. Bunların ahlaki değeri sadece hizmet ettikleri amaca bağlıdır.
Siyasal iktidarın özünde bir kötülük olduğu, siyasal iktidara sahip olanların, bunu başkalarını boyunduruk altına almak, kişisel ve zümresel yarar sağlamak için kullandığı öne sürülmektedir. Özellikle kutsal kitaplar ve din adamları bu temayı işlemektedirler. Fakat düşünülen ideal toplumları gerçekleştirmek için yine de iktidar aracına ihtiyaç vardır. Siyasal iktidarsız bir toplum düzeni düşünülemez.
Siyaset ve Bilim:
Bilim halinde siyaset: Bilim halinde siyasetten sık sık söz edilmiştir. Hatta Eflatun gibi bazı düşünürler siyasetin bilginler tarafından yapılması halinde toplum için yaralı sonuçlar doğuracağını ileri sürmüştür. Siyasette bilgi başarı için çok önemli bir faktördür; fakat yeterli değildir. Siyasette başarılı oldukları kabul edilen Bismarck ve Atatürk gibi bazı şahsiyetler büyük bir siyasal bilimci olmamaları yanında, çok tanınmış düşünürler ve yazarlar da değillerdir. Fakat bütün büyük devlet adamları, usta politikacılar bilimin önemini hiçbir zaman inkar etmemişlerdir.
DERLENMİŞTİR.
Tamer KEŞKEK