İnsana Saygı Ve Toplum
Ne Tatlı Bir Erdemdir O; Saygı
Her toplumun kendi ahlaki değer yargılarını açığa çıkaran ve o toplumu direk olarak yansıtan ve yaşam biçimine ışık tutan görgü kuralları vardır. Lakin görgü kurallarında esas olan nitelik, bireyin kendisi de dâhil tüm çevresine saygı duyması ve özen göstermesi ile başlar.
Genel olarak, bireyin saygı görmediği, insana gereken değerin verilmediği toplumlar insan yığınlarından öteye geçememişlerdir. İçerisinde bireyin saygı görmediği toplumlar, her zaman yıkılmaya mahkûm ve dağınık meyüsâne bir vaziyette acınası topluluklar olmuşlardır.
Toplumları oluşturan bireyler; görgü kurallarını, toplumun en küçük birimi olan aileden almaya başlar ve aileden alınan bu eğitim bireyin yaşamını büyük ölçüde etkiler. Bu nedenle sağlıklı bireylerin yetişmelerinde aile faktörü diğer eğitim yuvaları kadar, bazen daha da önemli olabilmektedir. Nitekim aile büyüklerinden aldıkları terbiye, edep ve güzel ahlak ile hayatlarında başarılı olmuş ve fikir dünyamızın birer mihenk taşı halini almış büyük düşünürlerin hemen hepsi ailelerinden aldıkları terbiyeye genelde vurgu yaparlar.
Bireye saygı söylemini açacak olursak, saygı sözcüğünün içinde barındırdığı pek çok sosyal kurallar ve meselenin en temelinde “empati” yapabilme özelliği yatar. Çünkü kişi kendine yapılan herhangi bir çirkin davranıştan nasıl mutlu olmaz ve kabullenemez ise karşı tarafında bu durumdan hoşlanmayacağı fikrini empati yaparak hisseder ve bununla beraber hassasiyet noktasında sıkı düşünüp beynindeki oto kontrol mekanizmasını aktif hale getirerek bu düşünce yapısını ebedileştirecek ve “yaratılanı severiz yaratandan ötürü” kabilince yaşayan her canlıya saygı duyacak ve değer verecektir. Bu bakış açısı günümüzde tüm dünyaya dağılmış olsa, ne savaşlar kalır ortada, ne de sömürge sistemleri, ne de devletler boyutunda gayri ahlaki tuzaklar, sebepsiz hırslar ve özgürlüklere müdahaleler kalır.
Değişen değer yargıları, deforme olmuş birey ilişkileri ve gitgide yaygınlaşan kapital düşünceler tüm dünyayı etkisine almayı neredeyse başarmışken, bizler biraz daha şanslı bir toplum olarak ecdadımızdan bize yadigar kalan henüz tamamı tükenmemiş erdemlerimizin arkasında durmalı kaybettiklerimizi ise yeniden kazanmalı ve bizden sonra ki nesillere de aktarmalıyız…