Mustafa
Kemal Atatürk, büyük savaşlar ve devrimler ile geçen ömrünü 10 Kasım 1938 günü İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda tamamlamış
ve naaşı Ankara’ya getirilerek ilk olarak Etnografya Müzesi’nin giriş salonuna,
geçici olarak defnedilmiştir ( Bu gün de Atatürk’ün defnedildiği bu salon
Şeref Holü olarak adlandırılmaktadır).
Daha
sonra Atatürk’ün büyüklüğüne yakışır bir Anıtkabir yapma fikri ortaya atılmış
ve büyük Türk milleti tarafından da bu istek hemen sahiplenmişti. Bu isteği
görmezden gelmeyen Türkiye Büyük Millet Meclisi, hemen bir karar yayınlayarak,
Atatürk’e yaraşır bir anıt mezar yapılması konusunda çalışma yapacak bir
komisyon kurdu.
Bu
komisyon kendi alanında kendini ispatlamak bilim adamları ile sanatkarlardan
oluşmaktaydı. Bu komisyon söz konusu mezar anıtının yapılacağı yer konusunda
uzun araştırmalar içerisine girdi ve en son olarak bütün Ankara’yı izleyen
hakim bir tepe olan Rasattepe’yi
Anıtkabir inşaatı için seçti.
İnşaat
için, Atatürk’ün büyüklüğünü ve Türk Ulusu’nun kalbindeki yerini anımsatacak
kadar yüce bir anıt mezar projesi yapılması için uluslararası bir yarışma
düzenlendi. Yarışmaya bir çok katılımcı oldu ve sonuç olarak Profesör Doktor Emin Onat ve Doçent Doktor Orhan Arda’nın
projeleri birinci seçilerek 1944 yılında Anıtkabir inşaatına resmen başlandı.
Yapı
tamamlandıktan sonra Atatürk’ün naaşı 10 Kasım 1953 günü, tıpkı ilk günkü gibi
milletinin göz yaşları içerisinde Etnografya Müzesi’nden alınarak, Anıtkabir’e
getirildi. Bugünden sonra Anıtkabir’in inşaasına devam edildi ve nihayet 1957
yılında inşaat tamamen tamamlanarak 1957 yılında Milli Eğitim Bakanlığına
devredildi (Aslında proje tam olarak tamamlanmadı, projede bir de çatı yapısı
bulunuyordu ancak daha sonradan bu yapı çıkartıldı).
Anıtkabir,
anıt binası ve bahçesi ile Anıttepe
olarak anılan geniş bir komplekstir. Çevresini bahçe ve parklar kaplamış, giriş
yolları belirli bir plan çerçevesinde düzenlenmiştir. Batı yönünde bulunan
giriş kapısından geçince, yolun sağında ve solunda 24 adet aslan heykelinin olduğu
Aslanlı yola çıkılır. Bu yoldaki
taşlar asimetrik olarak kasten döşenmiştir, ister istemez bu taşların ahengini
izlemek için insanlar yere bakarak Ata’nın huzuruna boynu bükük olarak
çıkarlar.
Girişin
sağ tarafında İstiklal Kulesi, sol tarafında Hürriyet Kulesi bulunur. Bu kulelerin hemen önünde Türk milletini
temsil eden üç kişilik kadın ile üç kişilik de erkek heykel grubu yer alır.
Aslanlı Yol bittikten sonra Anıtkabir’in görkemli taş avlusuna geçilir. Avluda
bulunan bir kule, ziyaretçilerin akınına uğramaktadır.
Anıtkabir’in
çıkış kapısının ortasında, 33 metre yüksekliğe sahip tek parça bronz bayrak
direği görenlerin ilgisini çekmektedir. Merdivenlerin solunda Misak-i Milli
kulesinin hemen ardında Atatürk Müzesi
bulunur.
Atatürk’ün
naaşının bulunduğu Şeref Holüne giriş beyaz mermer merdivenlerden sağlanır. Bu
merdivenlerde çeşitli olayların sergilendiği kabartmalar bulunur. Merdivenlerin
ortasında bulunan mermer kürsü de Atatürk’ün o unutulmaz “Hakimiyet, kayıtsız şartsız milletindir” vecizesi bulunmaktadır.
Şeref Holü’nün tavabı mozaikler ile süslüdür. Tam karşıda, holü aydınlatan
pencerenin önünde taş set üzerinde Atatürk’ün sembolik lahdi yer alır. Atatürk’ün
aziz naaşı bu lahdin hemen alt tarafında, ülkenin 81 ilinden, Kıbrıs’tan ve Azerbaycan’dan, Selanikte’ki
doğduğu evden, Suriye’deki Caber
Kalesi’nden getirilen topraklar ile, burada gömülmüştür.
Şeref
Holü’nün tam karşısında, Zafer Kulesi ile Barış Kulesi arasında da, Atatürk’ün
silah ve fikir arkadaşı, büyük Milli Şef İsmet
İnönü’nün mezarı bulunmaktadır. Hayatları boyunca birbirinden ayrılmayan bu
iki güzel insan, ebediyete ulaştıkları andan itibaren de birbirinden
ayrılmamıştır.
Atatürk Müzesi
Bu müze 1950 yılında, Misak-i Milli Kulesi ile Devrim Kulesi arasındaki bölümde faaliyete geçmiştir. Müzede bulunan vitrinlerde Atatürk’ün giysileri ile Atatürk’e ait çeşitli eşyalar sergilenir. Bu eşyaların arasında, Atatürk’e getirilen hediyeler ile, Atatürk’ün şahsen kullandığı eşyalar, anılar, belgeler, madalyalalar ve kılıçların yanı sıra fotoğraflar sergilenmektedir.