Görsel sanatlardan desen, özellikle resim çalışmalarında kara kalem, renkli kuru kalam ya da füzen kullanılarak resme konu olan nesneyi birtakım özelliklerinden arındırılarak daha anlaşılabilir bir biçime sokmaya çalışır. Desen, nesnelerin grafikler yardımıyla bir yüzeye yansıtılması şeklinde de açıklanabilir.
Desen çalışmaları dünya sanat tarihinde oldukça eskilere dayanırken, Türkiye’de desen çalışmalarının tarih oldukça yenidir. Desen çalışmaları adına ilk örnek, Harbiye’de resim öğretmenliği yapan Üsküdarlı Ressam Hoca Ali Rıza'dır. Biçimlerin çizgi yoluyla kavranmasını kolaylaştırmak adına öğretici desenleri taş baskı adı verilen bir yöntemle çoğaltarak bir albümde toplayan Ressam Hoca Ali Rıza bu alanda ilk örneği veren sanatçıdır. Sanatçı, İstanbul’un bir çok tarihi mekanının konu eden özgün desen çalışmaları da yapmıştır. Dönemin bir diğer ünlü sanatçısı da Halit Paşa’dır. Halit Paşa yapmış olduğu çıplak desen etütleri ile bu alanda ilk eser veren sanatçı ünvanına sahiptir.
Cumhuriyet’in ilanından sonra 1928 Kuşağı ya da adı verilen sanatçılar desen çalışmalarına farklı bir boyut kazandırmışlardır. Çizginin belirleyici işlevini bir desen çalışması için birinci öncelik olarak kabul eden Müstakil Ressamlar Grubu için desen, bir resmin başlangıcı değil, kompozisyonun temel taşıdır ve vazgeçilmez bir ögesidir. Zaman içinde çağdaş sanatın gerekliliği haline dönüşen bu anlayış sonraki ressamlar tarafından da kabul görmüştür. Ressamların özgün kişilik arayışlarının yoğunlaştığı bir dönem olan 1940’lı yılların ressamları çalışmalarında deseni, sanatçının var oluşlarını açıklamaya yönelik kullanmaya çalıştılar.
Bu dönemin ünlü ressamlarından Sabri Berkel, fırçanın ve kalemin saptayıcı
değeri açısından çalışmalarında desene yaklaşırken, Turgut Zaim, muşamba ve çinko
baskı desen çalışmalarında tekniğin katkısına yer verdi.