Dünya üzerindeki hemen hemen her
psikolog saldırganlığın seçime bağlı bir strateji olduğunu fikrine uyum
sağlamaktadır. Bununla birlikte insanlar mevzu bahis olduğunda, sosyal
etkileşimlerimizin karışıklığı ve mühim olması sebebi ile, sosyal durum öbür
hayvan türlerine oranla çok daha fazla önemli bir duruma gelir. Öyle görünüyor
ki biz insanlar belli başlı kışkırtıcı uyarıcılara, saldırgana karşı koyma
yöntemleri bularak tepki verme eğilimi ile dünyaya geliriz.
Yine de ciddi anlamda saldırgan davranışlar
sergileyip sergilemememiz bu doğuştan gelen eğilimler, türlü öğrenilmiş
engelleyici tepkiler ve sosyal durumun kati doğası arasında meydana gelen
karmaşık etkileşimlere bağlıdır. Bir örnek verecek olursak; her ne kadar
karıncadan maymunlara kadar birçok hayvan, kendi bölgesini işgal eden diğer bir
hayvana saldırsa da buradan kimi popüler yazarların yaptığı gibi, insanların da
ayı şekilde bölgelerini korumaya yönelik programlandığı ve belli uyarıcılara
karşı saldırgan davranışlar sergilediği neticesine varamayız.
Aslında, birçok sosyal psikologun
insanlarla ilgili doğuştan gelen davranış örüntülerinin ebedi bir
değişebilirlik ve esneklik taşıdığı görüşünü destekleyen oldukça fazla miktarda
bilgi bulunmaktadır. Hakikaten de kültürler arası çalışmalarda da değişik
kültürlerin saldırganlık derecesi açısından büyük farklılıklar sergilediği
görülmüştür. Avrupa tarihi bir bütün olarak ele alındığında birbiri ardına
oluşa gelen savaşlarla doludur. Buna istinaden, son çalışmalar iş birliğine
dayanan ortaklaşacı kültürlerde saldırganlık seviyesinin yüksek olduğunu
gösteriyor. Buna benzer olarak birtakım ilkel kabileler huzur ve uyum
içerisinde bir yaşam sürerler, bu kabilelerde saldırgan davranışlara oldukça az
rastlanmaktadır.
Saldırganlığın zamanla değişmesi,
belli bir kültürde farklılaşan sosyal şartlar sıklıkla saldırgan davranışlarda
da göze çarpan farklılıklara sebep olur. Örneğin, Kuzey Amerika’ da yaşamakta
olan Iruquois yerlileri avcılıkla uğraşan, diğer kabilelere karşı saldırgan
tavırlar sergilemeyen, barışçıl bir toplumdu. Bununla beraber 17. Yüzyılda
Avrupalıların kıtaya gelmesi Huron kabilesi ile, artık üretilen eşyalarda takas
edildiğinden dolayı değeri hızlı bir şekilde artan hayvan postu uğruna çekişmeye
girmelerine sebep olmuştur. Huronlarla aralarında yaşanan birkaç olaydan sonra
Iruquois kabilesinin üyeleri dehşetli savaşçılara dönüştü. Bu kişilerin,
kontrol altına alınamayan içgüdüleri sebebiyle zorlu savaşçılara dönüştükleri
söylenemez. Aslında saldırganlıklarının ortaya çıkmasının nedeni büyük bir
ihtimalle sosyal değişimin çekişmeyi arttırmasıydı.
Bölgecilik ve saldırganlık, Amerikan toplumunda saldırgan davranışlar ve şiddeti tetikleyen olaylar arasında oldukça fazla bölgesel farklılıklar görülür. Örneğin, Richard Nisbett özellikle kırsal yaşam alanlarında görülen cinayet olaylarının güneyli beyaz erkekler arasında görülenden çok daha fazla olduğunu ortaya koymuştur. Diğer taraftan, bu durum sadece tartışma kaynaklı cinayetler için geçerlidir. Nisbett’ in araştırması, tarama soruları genel hatları ile ifade edildiğinde, güneylilerin kuzeylilerden daha fazla şiddete başvurmadığını gösteriyor. Bununla beraber, güneylilerde savunma amaçlı ve hakarete karşılık olarak şiddete başvurma eğilimi daha yüksektir.