YORUMLAMALARIN KAYNAĞI TEMEL İNSAN GÜDÜLERİ
Bu konuya başlarken şöyle
bir soru sormak pek de yanlış olmayacak fikrimce. İnsanların sosyal dünyayı yorumlayarak
ulaşmak istedikleri sonuç nedir? Bu sorunun cevabına da insanların
kişiliklerine bakarak ulaşmamız mümkündür.
İnsanların
kişilik kişilik farklılıklarına odaklanan bu tip bir görüş ne kadar değerli
olsa da genellikle çok daha önemli olan bir konuyu gözden kaçırır. Sosyal
durumun insanlar üzerindeki etkileri. Bu etkileri açıklamak için bütün insanlar
için ortak olan ve dünyayı neden belirli bir şekilde yorumladığımızı açıklayan,
insan doğasının temel yasalarını bilmemiz gerekmektedir.
Biz
insanlar çok karmaşık organizmalardır. Herhangi bir andaki düşünce ve
davranışlarımızın altında, çeşitli kesişen görüşler yatabilir. Zaman içinde sosyal psikologlar bu alanda çeşitli
çalışmalar yapmışlardır. Sahip olduğumuz bu güdülerden ikisinin birincil öneme
sahip olduğu kararına vardılar. Kendimiz hakkında iyi hissetme ve gereksinimi
ve doğru olma gereksinimi. Bu güdülerin bizi doğru yönde yönlendirdiği zamanlar
olsa bile çoğu zaman bizi zıt yönlere doğru çekerler. Böyle zamanlarda dünyayı
doğru bir şekilde algılamak için budalaca hatta ahlaksızca davrandığımızı
kabullenmemiz gerekir.
Sosyal psikolojinin en yenilikçi
kuramcılarından biri olan Leon Festinger,
insan duygularının ve zihninin nasıl işlediğini anlamak için en uygun zamanın
bu iki güdünün zıtlaştığı durumlarda olduğunu fark etmiştir. Bir örnekle
açıklayacak olursa, ABD başkanı olduğunuzu ve Güneydoğu Asya’daki bir ülkeye
zorlu ve masraflı bir saldırıda bulunduğunuzu düşünün. Savaşa yüzlerce milyar
dolar harcadınız ve bu savaşta onlarca Amerikalının yanında masum birçok
Vietnamlı sivilin hayatına mal oldu. Daha da fazlası savaş çıkmaza girdi ve
bitecek gibi gözükmüyor. Geceleri sık sık ve soğuk terler içinde uyanıyorsunuz,
bir yandan da tüm bu yaşanan faciayı ve ölen insanlar için üzülüyorsunuz. Diğer
yandan ise tarihe savaş kaybeden ilk ABD başkanı olarak geçmek istemiyorsunuz.
Komutanlarınızdan
bazıları savaşın sonunu iyi gördüklerini bombardımanı yoğunlaştırdığınız
takdirde düşmanın kısa sürece teslim olacağını ve savaşın galibiyetle
sonuçlanacağını söylediler. Bunun size getirisi tabi ki büyük olacak sadece
askeri ve siyasi hedeflerinizi gerçekleştirmiş olmayacak tarihe büyük bir lider
olarak geçebilirsiniz. Diğer komutanlarınız ise bombardımanı artırmanızın
düşmanda direnci artırmaktan başka bir şeye yol açmayacağına inanıyorlar.
Bombardımanın yoğunlaştırmasını seçtiniz. Ancak bu beklenildiği bir sonuç
vermeyerek sadece düşmanın direncini artırarak daha fazla asker ve para kaybına
neden oldu. Bu örnekte de görüldüğü gibi kendini
haklı çıkarma gereksinimi doğru olma gereksinimini gölgede
bırakabilir bu ise beraberinde bir felaketi getirebilir.