Bir konak düşünün ki, içerisine girdiğiniz de mimarisiyle, tavanıyla, kapı tokmakları ve çatı saçakları ile dikkat çeksin, sizi büyülesin. Kafanızı hangi yöne çevirirseniz çevirin bir ustalığın olmasını kendinde göstersin. İşte Mimarsız Mimarlık ve onlardan günümüze uzanan eserler.
Halk mimarisi insanın yaşayış biçimini ortaya koyan en büyük olgulardan birisidir. Toplumsal ilişkilerden, dini sembollere, yaşam tarzından eğitime kadar bir çok farklı konuyu birleştiren insanlar yıllar yılı kendi konaklayacakları evlerini, okullarını, ibadet edecekleri camileri inşa ettiler.
Herhangi bir eğitim görmeden direkt olarak yapılan bu işleyiş karşımıza tecrübe ve bilgi birikimi olarak çıkmıştır.
Bir anlamda babadan oğla geçen bir usta çırak ilişkisini oluşturur. Kuşaktan kuşağa aktarılan bu birikim sonucunda mimariler ortaya çıkmış. 19. yüzyılın başlarına kadar bu şekilde devam eden gelenek daha sonra yerini modern teknik ve eğitimlere bırakmış. Halk mimarisi arasında ev, ambar, samanlık, köy odası, çeşme, kuyu, türbe, değirmen, camii, mescit gibi eserler yer almaktaydı.
Mimarsız mimarlık konusunda en büyük kaynak hazır malzemeden ziyade çevrede yer alan doğal oluşumlardan yararlanmaktı. Kimi zaman bir ahşap kimi zaman ise bir kesme taştan yapılan yapılar bugün sivil mimarinin en büyük örneklerini oluşturuyor.
Bölgede var olan doğal kaynakların kullanımını iyi bilen Anadolu insanı yüzyıllar boyunca yaşayacak eserlere imza atmayı başarmıştır.Anadolu’da yapı ustalığı geleneksel bir meslektir. Özellikle kırsal kesimde inşaatları yapan kişiye halk “Usta” yakıştırmasını yapıyordu.
Bu ustalar bir binanın temelinden başlayıp çatısına kadar çok rahatlıkla inşa edebilecek kapasite ve bilgi birikimindeki kişilerdi. Babadan oğula geçen bir ustalık dönemi yüzyıllar boyunca aynı zaman da geleneksek bir meslek olarak da benimsenmiş. Bu ustalar yaptıkları mimarileri yılın belli mevsimlerine sıkıştırır, taşçı, marangoz, çamurcu, kerpiçci ve amaleler gibi çeşitli meslek dallarından da yardım alırlardı.
Yüzyıllar boyunca mimarsız mimarlar tarafından yapılan evler, konaklar, değirmenler, camiler bugün bir tarih mirası olarak korunmaya başlanmıştır. Yapılan Konaklar; Safranbolu’da, Amasya’da, Divriği’de ve pek çok farklı bölge de koruma altına alınmış günümüzde restorasyonları yapılarak halkın kullanımına açılmıştır.
ne kadar da doğru, o evlerin hepsi birer sanat eseri. her ev ayrı kişiliğe sahip bir canlı gibi. şimdikiler ise ruhsuz, içinde yaşayanları da ruhsuzlaştırıyorlar hatta