Ayasofya,
bilindiği gibi Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul’un fetih edilmesini
takip eden dönemde camiye çevrilerek ibadete açılmış olan muhteşem bir mimari
harikasıdır. Cumhuriyetten sonra da bir anıt-müze niteliğini kazanan Ayasofya,
bu gün İstanbul’a giden yerli – yabancı her ziyaretçinin görmesi gereken bir
müzedir.
Ayasofya Yunanca Αγιά Σοφιά olarak yazılır ve “Hagia Sofia”
diye okunur. Sofia kelimesinin özel bir anlamı yoktur, eski Yunancadaki “Sofos”
yani “Bilge”den ileri geldiği düşünülmektedir. Bu bağlamda burası ilk
yapılışından beri kutsal bir ibadethane olarak hizmet vermiştir. 1. Jüstinyen
tarafından inşa edilen ve şu an bile çoğu kilisede kullanılmakta olan, aslında
antik Yunan’daki bir çeşit kamu binası olan “bazilika“ planlı bir yapıdır.
Binanın yapımına İ.S. 532 yılında bşalanmış ve 537 yılında tamamlanmıştır.
Bina
çokça deprem, savaş ve yangın atlatmıştır. İlk olarak Konstantinos tarafından
yeniden yapılan bina M.S. 404 yılında kilisede yaşanan bir ayaklanma sırasında
yanarak harap olmuş ve 2. Theodosios binayı yeniden inşa ettirmiştir.
En son
olarak 532 yılında “Nika Ayaklanması” olarak tarihe geçen ayaklanmada, kilise
yangın sonucu neredeyse tamamen yıkılmış ve ayaklanmanın bastırılmasından
sonraki dönemde imparator, Ayasofya’nın o zamana dek görülmeyen bir büyüklük ve
güzellikte inşa edilmesini emretmiştir. O devirlerde yaşamış olan en önemli
mimarların birleşerek yaptığı bu bina, bu güne kadar görülmemiş büyüklükte ve estetikte
bir bina yapmışlardır. Bina yapılırken depreme karşı dayanaklı olması için,
kilisenin kemer ve kubbelerle örtülmesi ve yapı malzemesi olarak da hemen hemen
hiç ahşap kullanılmaması ilk olarak göze çarpmaktadır.
Ayasofya’da
binanın yükünü taşıyan toplam 107 sütun vardır. Sütunların çoğu yeşil renkli
mermerden, diğer kısmı ise koyu vişne rengindedir. Alt kattaki 8 büyük yeşil
renkli sütun, Efes Artemis tapınağından getirilen, arkeologlar ve sanat
tarihçileri tarafından devşirme mal olarak adlandırılan sütunlardır. Duvarlar,
kemer ayaklarına kadar çeşitli yerlerden getirilmiş değerli mermer levhalar ile
kaplanmıştır. Kubbeler ise çeşitli sahnelerin yer aldığı mozaikler ile
süslenmiştir.
İlk
başta da belirttiğim gibi 1453’te İstanbul’un fetih olunmasından sonra Ayasofya
Kilisesi, camiye çevrilmiş; 1934 yılında da müze olarak ziyarete açılmıştır.
Ayasofya Osmanlı devrindeki minareler, mihrap, minber kürsü gibi ek yapılarla
donatılmış, bazı destek bölümleri ile de sağlamlaştırılmıştır.
Ayasofya Müzesine Nasıl Gidilir?
Ayasofya müzesi, Sultanahmet meydanın yakınında, Topkapı Sarayı’nın olduğu bölgede bulunmaktadır. Bu ve bu bölgede bulunan diğer müzelere ulaşmanın en kolay yolu tramvay ile karşıdan gelenler için deniz yoludur.
Müze pazartesi hariç her gün 9:30 ile 16:30 saatleri arasında ziyarete açıktır. Giriş Ücreti 25 TL olup, 18 yaş altındaki çocuklardan ücret alınmamaktadır.