İstanbul'un
tarihi yapılarından olan Haydarpaşa Garı, bir dönem Türk
filmlerinin vazgeçilmez unsuru olmuş; birçok filmde yer edinmişti.
İstanbul
denildiğinde akla ilk gelen simgelerden biridir. Ününü salt
Türkiye ile sınırlamak doğru olmaz. Çünkü, onun ünü tüm
dünyaya yayılmıştır.
Haydarpaşa
Garı'nın bulunduğu bölge, önceden bir mesire yeriydi ve
-günümüzde hiçbir izi kalmasa da- ormanlarla kaplıydı. Bu bölge
ve çevresi yerleşime açık değildi. Ancak, yerleşim maksadıyla
kullanılmasa da --stratejik konumu nedeniyle- çok çeşitli amaçlar
için kullanılıyordu. Burada zaman zaman Osmanlı ordusunun
toplandığı ve talim yaptığı gözlenirdi. Ayrıca Osmanlı
ordusu bir sefere çıktığında çoğu zaman burada toplanırdı ve
gerekli hazırlıklarını yapardı. Medine'ye gidecek olan Hacı
adaylarının yola çıktığı yer de burasıydı. Görüleceği
üzere, gar yapılmadan önce bölge aktif bir şekilde
kullanılıyordu.
HAYDARPAŞA - PENDİK HATTI
“Bağdat
Demiryolu Projesi”, fiiliyata geçtiği tarihten çok önce Sultan
Abdülaziz döneminde düşünülmüştü. Abdülaziz, Bağdat'a
ulaşacak olan demiryolunun başlangıç noktası olarak bugünkü Haydarpaşa Garı'nın bulunduğu alanı belirledi. 1872
yılında Haydarpaşa-Pendik arasında kısa bir hat yapıldı.
Hattın başlangıç durağı olan Haydarpaşa'ya da küçük bir istasyon
inşa edildi.
ABDÜLHAMİD VE HAYDARPAŞA GARI
Bir
süre sonra bazı sıkıntılar baş gösterdi. Mevcut hat ve
istasyonlar ihtiyacı karşılayamıyordu. Bu sorunu çözmek için
büyük bir gar yapılması fikri kafalarda oluştu. Bu arada
Abdülaziz'in ardından tahtta Abdülhamid bulunuyordu.
Abdülhamid, demiryollarına büyük önem veriyordu. Bundan dolayı, Haydarpaşa Garı'nın ihtişamlı ve dünyada ses getirecek bir şekilde yapılması için çok çaba gösterdi. Bu isteğini şu sözlerinden anlamak mümkün: “Bunca kilometre demiryolu yaptım memlekete, çelik rayların ucu Haydarpaşa’da. Koca binalarıyla liman yaptım, yine belli değil. Bana o rayların denize kavuştuğu yere öyle bir bina yapın ki, Ümmetim baktığında ‘Buradan bindin mi hiç inmeden Mekke’ye kadar gidilir’ desin .”
HAYDARPAŞA GARI İÇİN YARIŞMA DÜZENLENİYOR
Hemen
gar yapımı için girişimlere başlandı. En güzel bir şekilde
yapılması için proje yarışması yapıldı. Yarışmaya farklı
ülkelerden çok sayıda mimar katıldı. Mimarların hazırladığı
projeler titizlikle incelendi ve sonunda iki Alman mimar üzerinde
karar kılındı: Otto Ritter, Helmuth Cuno. Projeyi de
“Anadolu Bağdat” isminde bir Alman şirketi gerçekleştirecekti.
Projede çalışmak üzere Almanya'dan ve İtalya'dan ustalar
getirtildi. Dönemin koşullarında demiryolu konusunda yerli
kaynaklarımız çok yetersizdi; hem maddi olarak, hem de nitelikli iş gücü açısından.
Her şey
tamamlandıktan sonra 30 Mayıs 1906'da çalışmalara başlandı.
Çalışmalar yaklaşık iki yıl sürdü ve 19 Ağustos 1908'de
tamamlandı. Garın kapladığı alan 255 m2 idi.
19 Ağustos günü, yüzyıllar boyunca ihtişamını koruyacak olan Haydarpaşa Garı büyük bir törenle açıldı. Açılışı İttihat ve Terakki hükümetinin Ulaştırma Bakanı Hallaçyan Efendi yaptı. Hallaçyan Efendi, Alman firmasının Almanca yapacağı konuşmaya engel oldu ve konuşmanın Türkçe yapılmasını sağladı.
HAYDARPAŞA İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Haydarpaşa ismi nereden geliyor? Bir iddiaya göre Kanuni Sultan Süleyman ve Yavuz Sultan Selim'in vezirlerinden olan Haydar Paşa'nın ismi, bir diğer iddiaya göre ise 3. Selim'in paşalarından Haydar Paşa'nın ismi verilmişti.
CEPHANELİK OLARAK KULLANILAN GAR
Demiryollarının
Mili Mücadele döneminde önemi çok büyüktü. Haydarpaşa Garı,
Birinci Dünya Savaşı sırasında aktif bir şekilde kullanıldı.
Gar, cephanelik olarak kullanılıyordu. Ayrıca asker ve silah sevkiyatı da yapılıyordu. Almanya'dan gelen cephaneler buradan Anadolu'ya taşınıyordu.
Haydarpaşa Garı, 6 Eylül 1917'de sabotaja uğradı. Ard arda patlamalar meydana geldi ve büyük bir yangın çıktı. Birçok asker bu sırada yaşamını kaybetti. Gar da bu patlamadan oldukça etkilendi ve bazı bölümleri zarar gördü. Yapılan onarım sonucunda oluşan hasar giderildi.
1917'deki yangından sonraki vaziyet
15 Kasım 1979 tarihinde Haydarpaşa açıklarında “Independenta” adlı tankerin bir gemiyle çarpışması sonucunda binanın kurşun vitrayları zarar gördü.
Son olarak da; 28 Kasım 2010'da “onarım çalışmaları sırasında“ vahim bir yangın geçirdi. Çatı ve dördüncü katı büyük zarar gördü.
28 Kasım 2010 günü çıkan yangından bir görüntü