6
Eylül 1955'de öğlen saatlerinde başlayan olaylar iki gün boyunca
sürmüştü. Güvenlik güçlerinin etkisiz müdahalesiyle meydan
uzun bir süre saldırgan kitlelere bırakıldı. Olaylar durulduktan
sonra karşılaşılan manzara ise tam bir felaketti. İstanbul'un
birçok semti talan edilmişti.
Olaylar
sırasında 3 kişi öldü, 500 kişi de yaralandı. Olaylara
karıştığı iddiasıyla 5104 kişi gözaltına alındı. (NOT: Haydarpaşa Garı'nda yağmaladıkları mallarla memleketlerine
dönmek üzereyken yakalananlar dahi vardı.)
1004
işyeri, 4 bin 214 ev, 73 kilise, 2 manastır, 1 sinagog, 26 okul
tahrip edildi. Milyonlarca dolarlık mal caddelere atıldı ya da
yağmalandı.
Olayları
bastıramamakla suçlanan İçişleri Bakanı Namık Gedik, 10
Eylül'de istifa etti. Olaylarda sorumlu bulunan İstanbul'daki üç
generalde görevden alındı. Adnan Menderes, kabinede de bazı
değişiklikler yaptı. Milli Müdafaa Vekaleti
Vekilliğine Fuat Köprülü'yü, Namık Gedik'ten boşalan İçişleri Bakanlığına ise Ethem
Menderes'i getirdi.
KIBRIS TÜRKTÜR DERNEĞİ KAPATILIYOR
Kıbrıs
Türktür Derneği ve Türkiye Milli Talebe Birliği Federasyonu
yaşanan olaylarda baş sorumlu olarak gösteriliyordu. Bunun üzerine
8 Eylül'de yayınlanan bir tebliğle Kıbrıs Türktür Derneği
kapatıldı. Türkiye Milli Talebe Birliği Federasyonu ise bir açıklama
yaparak olaylarla ilişkisinin olmadığını belirtti: “Şuurlu
gençler olarak her türlü tahrik karşısında Türk milletine has
olgunluğu elden bırakmayarak hükümetimize yardımcı olmayı
kendimize düşen en mühim vazife saydığımızı belirtmek
isteriz.”
6-7
Eylül olaylarının bir sonucu da, gazetelere verilen kapatma
cezalarıydı. Nitekim bu cezalar sonucunda Hürriyet, Tercüman,
Hergün 15 gün; Ulus da süresiz olarak kapatıldı.
Hükümet,
olayın "komünist tertibi" olduğunu düşünüyordu. Bu sebeple 45
solcu gözaltına alındı. Bunlardan 19'u tutuklandı. Tutuklananlar
arasında Kemal Tahir, Aziz Nesin gibi isimler de vardı. Ancak mahkemeler
sonucunda iddialar “somutlaştırılmadığı” için Kıbrıs
Türktür Derneği üyeleriyle solcular beraat etti.
Maalesef, olayların sorumlularının bulunması için gerekli özen gösterilmemişti. Bu olaylar, içte yaşattığı acı sonuçlar kadar dışarıda da olumsuz sonuçlara yol açtı. Türkiye'nin imajı zedelendi. Hükümet, dış dünyaya karşı zor duruma düştü.
YASSIADA MAHKEMELERİ VE 6-7 EYLÜL OLAYLARI
6-7
Eylül olayları, 27 Mayıs Darbesi'nin ardından kurulan Yassıada
Mahkemeleri'nde tekrardan gündeme gelmişti. Bunda, Fuat Köprülü'nün
5 Haziran 1960 günü Yeni Sabah gazetesine yaptığı açıklamalar
etkili olmuştu. Köprülü yaptığı açıklamada, “hadiseler(6-7
Eylül olayları) Fatin Rüştü Zorlu'nun ilhamı ile Menderes ve
Gedik tarafından tertiplenmiştir“ dedi. Küçük bir ekleme yapmak gerekirse; Köprülü'nün açıklamaları
üzerine Yunanistan, Menderes ve Bayar'ın yargılanmak üzere
kendilerine teslim edilmesini istedi.
Yassıada Mahkemeleri'ne dönersek, yapılan yargılama sonucunda olayla ilgili olduğu iddia edilen 11 kişiden Celal Bayar ve Adnan Menderes 6 yıl, İzmir Valisi Kemal Hadımlı da 4,5 yıla mahkum edildi.(NOT: Yassıada Mahkemeleri'nin gerek uluslararası hukuk normları bakımından gerekse de millet vicdanında pek de meşruluğu yoktur.)
6-7 EYLÜL OLAYLARI KİMİN PLANIYDI?
“6-7
Eylül olaylarının tertipleyicisi kimdi?” Açılan tüm davalara
rağmen bu sorunun cevabı delilleriyle ortaya konabilmiş değil.
6-7 Eylül olaylarının yaşandığı sırada Seferberlik Tetkik
Kurulu'nda(bugünkü adıyla Özel Harp Dairesi) görevli olan Sabri
Yirmibeşoğlu, bu konuda şöyle bir açıklamada bulunmuştu:
“Sonra 6-7 Eylül olaylarını ele alalım... 6-7 Eylül de, bir
Özel Harp işiydi ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amaca da ulaştı.
Sorarım size, bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi?..” (2)
Bu açıklama kamuoyunda uzun bir süre konuşuldu ve 6-7 Eylül
olayları hakkında kesin bir bilgi sunmasa da önemli bir argüman
olarak kaldı.
(2)Tanksız Topsuz Harekat, Fatih Güllapoğlu, Tekin Y., 1991