Okul, toplumda en önemli görevleri üstlenen kurumlardan biridir. Çünkü bireyleri sosyalleştirmek ve sahip olunan kültürel değerleri aktarmak okulun amaçları arasındadır. Ayrıca bireyin, yaşadığı toplumda benimsenen siyasi görüşlere uygun yetiştirilmesiyle devlet rejimi dolayısıyla da devlet düzeni sağlanmaya çalışılır. Okul, yaratıcı ve üretken bireyler yetiştirerek ulusal ekonomiye de katkıda bulunur. Yani okul sunduğu bilgi ve davranışlarla hem toplumu belli bir anlayış etrafında toplayarak toplumsal birliği sağlar hem de eleştirel, analitik ve yorumlayıcı düşünce becerileri kazandırarak toplumun aksayan yönlerinin değişimini sağlar. Yani okul toplumun gelişimi ve değişimini sağlayan bir kurumdur. Ancak, değiştirme özelliği tek taraflı değil karşılıklılık ilkesine bağlı olarak süreklilik arz eder. Örneğin değişen bir toplumda yeni istihdam alanları ortaya çıktığında okullar da yeni mesleklere yönelik eğitim vermeye başlayacaktır.
Yeniden kurmacılık (Re-Constructionism) anlayışına göre değişim engellenemez. Bu felsefeyi benimseyen düşünürler toplumda yaşanan değişmelerin eğitim yoluyla olacağını savunur. Bu nedenle okulun görevi değişimi sağlamak ve sorunlara çözüm bulmaktır. Modernist anlayışa göreyse okullar modern toplumun oluşmasında önemli bir araçtır. Son çıkan kuramlarda hep değişim üzerinde durulması bir tesadüf değildir. Yaşadığımız çağ, bir bilgi çağıdır. Önceleri savaşlar yoluyla üstünlük sağlamaya çalışan toplumlar günümüzde bilgi ve teknoloji yoluyla güç sahibi olmaya çalışmaktadır. Bu gelişimi takip edemeyen toplumlar rekabetin gerisinde kalmaktadır. Bilgi ve teknoloji ise ancak eğitim yoluyla bireylere aktarılabilir. Okullar bu eğitimi sistemli ve planlı olarak verdiği için çağı takip edebilmemizi sağlar.
Okulun toplum üzerindeki bu rolü, okullar üzerinde önemli çalışmalar yapılmasını gerekli kılar. Gerek ülke içindeki değişimler, gerekse dünyadaki değişimler göz önünde bulundurularak ihtiyaçlar belirlenmelidir. Küreselleşmenin söz edildiği bir zamanda sadece kendi değişimimize ayak uydurmakla yetinmemiz mümkün değildir. Bu nedenle geçmişte var olan klasik eğitim anlayışından uzaklaşmamız gerekmektedir. Artık ezberci yöntemler yerine bireyi, onun ileriki yaşamında ortaya çıkabilecek ihtiyaçlarını karşılayabilecek eğitim yöntemi ön planda tutulmalıdır. Bireyler hem kendilerini hem de çevresini değerlendirebilmelidir. Değişime yetişmek zor olduğu için bireylere öğretilecek konular belirlemekten ziyade öğrenmeyi öğretmek ve farklılaşan dünyaya ayak uydurma becerisini kazandırmak gerekir.