Almanya’da 3
Şubat 1923’te Frankfurt Üniversitesi’ne bağlı olarak Toplumsal
Araştırmalar Enstitüsü kurulmuştur. Birçok alanda çalışmayı bir araya getiren
enstitü 1960’larda Frankfurt Okulu olarak ‘eleştirel teori’ yaklaşımıyla
anılmaya başlar. Farklı disiplinlerden çalışmalar içerse de ortak noktası
özgürlük ve özgürlüğün toplum tarafından baskıyla nasıl engellendiğini ele
almalarıdır. Frankfurt Okulu, Marksizmin Ortodoks yorumuna eleştirel bir
yaklaşım gösterir. Bu bağlamda yaptıkları itirazlarla klasik Marksizm
anlayışından çıkabilmişlerdir. Ayrıca Marksizm-modernizim bağlantılarını
irdeleyerek sosyal gelişime farklı seçenekler sunmaya çalışmışlardır. Frankfurt
Okulu’nun tarihi dört dönemde ele alınabilir:
Frankfurt
Okulu’nun bilinen diğer bir özelliği ise pozitivizme yönelik eleştirileridir.
Onlara göre pozitivizm sosyal yaşamın yanlış anlaşılmasına neden olur.
Sadece mevcut olan durumu ele aldığı için gidişatın ve siyasal düzenin
deÄŸiÅŸmesine engel olur.
Okulun
kuramcılarına göre kitle kültürü ve kültür endüstrisi yanlış ihtiyaçlar
üreterek insanları bu yanlış ihtiyaçlara yönlendirir. Onların mevcut düzenle
uyumunu sağlayarak kapitalist baskıya yardımcı olur. Okulun savunduğu gerçek
kültür ise hakim siyasal düzene direnmeye iter. Adorno ve Horkheimer, okulun
temel yapıtlarından biri olarak görülen Aydınlanmanın Diyalektiği’nde kültür
endüstrisinden bahsetmiştir. Burada tüketim toplumuna yöneltilen eleştirel
yaklaşım söz konusudur. Çünkü kültür de bir endüstriye ve ticarete dönüşmüş, tüketim
insanların yaşantısında mekanikleşmiştir.
Ekonomik kriz, kapitalizmin temel sorunudur. Bu sorunu çözmek amacıyla devlet tarafından siyasal müdehaleler yapılır. Okulun son kuramcılarından Jürgen Habermas, kararlı olmayan bir ekonomide kararlı bir toplum düzeninin oluşturulmaya çalışılmasının bir krize yol açacağını savunur. Böyle bir durumda devletin isteklerinin toplum tarafından kabul görmeyişi ‘meşruiyet krizine’ sebep olur. Habermas, ayrıca iletişimsel eylemlere vurgu yapar. Ona göre insanlar baskı, güç, para gibi eylemler yerine akıl yoluyla ortaya konulan anlamlar temelinde hareket eder.