Kontrollü düşünme bilinçli, istemli, kasıtlı ve eforlu–çabalı düşünme olarak tanımlanır. İnsanlar genel anlamda istedikleri zaman bu düşünme şeklini etkinleştirilebilir ya da devre dışı bırakabilirler ve düşündüklerinin tümüyle farkında olurlar. Bunun yanı sıra bu düşünmenin eforlu olması zihinsel enerji gerektirdiğinin de bir göstergesidir. İnsanlar bir kerede yalnızca tek bir şeyi bilinçli, kontrollü bir şekilde düşünebilmektedirler. Bir yanda akşam yemeğinde ne yiyeceklerini düşünürken diğer yandan zor bir toplantının ortasında kendilerini konuya odaklayamazlar. Buna karşın arka planda gerçekleşen otomatik düşünme herhangi bir bilinçli çaba gerektirmez.
Geçmişi Zihinde Yapma-Bozma: Karşıolgulsal Akıl Yürütme
Bu konuyla ilgili sorulabilecek ilk soru
insanlar ne zaman otomatik pilottan çıkıp bir şeyi daha yavaş ve bilinçli bir
şekilde düşünmeye başlarlar? Bu soruya verilebilecek örnek bir cevap şu şekilde
olabilir. Bir sınavda bir ya da iki puanla başarısız olmak gibi bir hedefi kıl
payı kaçırdığımız olumsuz bir olay yaşadıkları zamanlardır. Böyle bir durumda
insan, zihnindeki geçmişin bir yönünü, olabilecek durumları hayal ederek
değiştirme yani bir başka deyişle karşıolgusal
düşünme devreye girer.
Karşı olgusal düşüncelerin olaylara karşı
verdiğimiz duygusal tepkiler üzerindeki etkisi büyüktür. Geçmişi zihnimizde
yapmak-bozmak ne kadar kolaysa bunun karşılığında alacağımız tepki de o kadar
güçlü olur. Örnek verecek olursak, bir grup araştırmacı eşini ya da çocuğunu
kaybeden insanlarla bir takım görüşmeler yapmıştır. Beklenildiği üzere kişi
yaşadığı bu trajedinin önüne nasıl geçebileceğini daha çok düşünüp bu durumu
hazırlayan koşuları zihninde ölçüp tarttıkça hissettiği stresinde arttığını
bildirmiştir.
Karşıolgulsal düşünme insanların
duyguları üzerinde çelişkili etkilerde yaratabilir. Yukarıda kontrollü
düşünmeyi kasıtlı, bilinçli, istemli ve eforlu olarak tanımlamıştık. Ancak
otomatik düşünmede olduğu gibi farklı kontrollü düşünme tipleri de bu koşulları
farklı derecelerde karşılar. Karşıolgusal düşünmenin bilinçli ve çaba
harcayarak yapıldığı çok açıktır. Geçmişi saplantı haline getirdiğimizi ve bu
düşünme biçiminin genellikle başka bir şey daha düşünmemize izin vermeyecek
şekilde fazla enerji gerektirdiğini bilmekteyiz. Buna karşın her zaman kasıtlı
ve istemli değildir. Geçmişe sünger çekip yolumuza devam etmek istediğimizde
bile karşıolgusal akıl yürütmenin karakteristik
özelliği olan ve “”keşke” ile başlayan cümleler bir yana bırakmak sanıldığı
gibi kolay bir durum değildir.
Sonuçta bu durum, karşıolgusal düşünme
zihinsel geviş getirme ile sonuçlandığında bir başka deyişle kişi sürekli
yaşamındaki olumsuz şeylere odaklandığında pek de iyi olmaz. Bu tip bir
düşüncenin depresyona girme nedenlerinden biri olduğunu bilmekteyiz.