İnsan davranışlarının
insanların içlerinde bulundukları durumdan kaynaklanmadığını, yakınlık ve
inançların bir yansıması olduğunu düşünme eğilimi bir çok bilimsel çalışmada
ortaya çıkmış bir gerçektir.
Bu çalışmalardan birini örnek
olarak verecek olursak, Edward Jones
ve Vicrot Harris’in yönettiği
bilimsel bir çalışmada üniversite öğrencilerinden bir grubuna Küba’da ki Fidel Castro yönetimini destekleyici ya
da eleştirici bir yazı okumaları ve daha sonra da bu yazıyı yazan öğrencilerden Castro hakkında gerçek düşünceleri
hakkında bilgi istenmiştir. Elbette ki böyle bir durumda Castro lehine yazılmış bir yazı, yazanın Castro’ya sempati duyduğunu gösterecektir. Buna karşılık
öğrenciler, kendisinin de araştırmada bir katılımcı olduğunu öğrendikleri
yazarın, aslında kendisine savunulmasını söylenen görüş doğrultusunda yazısını
kaleme aldığını öğrenmişlerdir.
Bunun sonucunda yazarın kaleme
aldığı yazıyı inanarak yazıp yazmadığı önceden bilinmeyecektir. Yine bunun yanı
sıra, bu araştırmadaki ve buna benzer araştırmalardaki bir çok çalışmada
katılımcılar, istediği görüşü seçmeden yazıyı kaleme aldıklarını bildiklerinde
bile, yazarın ortaya koyduğu bu yazıya gerçekten inandığını düşünmüştür.
Seçimler değiştiğinde görülmüştür ki, tahminlerde ufak bir yumuşama olsa da,
yazarın Castro yanlısı ya da karşıtı
tutumu konusundaki tahminlerde pek de bir oynama olmamıştır. Yani katılımcılar
yazı içeriğinin yazarın kendi duygularını yansıttığını varsaymışlardır.
Uyuşma yanlılığı, bir diğer deyişle uyuşma davranışı insanların yatkınlıkları doğrultusunda ki eğilimi,
genellikle temel yükleme hatası
olarak algılanmıştır. İçsel yükleme her zaman yanlış sonuçlar ortaya çıkarır
diye kesin bir açıklama ya da kanıt yoktur. Elbette ki, insan davranışlarının
nedeni genel olarak kişiliklerine bağlıdır. Buna karşın sosyal durumların insan
davranışlarını güçlü bir şekilde etkileyebileceğini gösteren azımsanamayacak
kadar fazla oranda veri de elimizde bulunmaktadır. Gerçekten de sosyal psikolojinin gün yüzüne çıkardığı en önemli konu bu
etkilerin son derece güçlü olabileceğidir.
Uyuşma yanlılığının kilit noktası ise, başka insanların davranışlarını açıklarken dış etkileri göz ardı etme eğilimimizdir. Yukarıda bahsettiğimiz ve sosyal psikologlar Jones ve Harris’in yürüttüğü çalışmada da karşımıza çıkan bir durum gibi, durumun davranış üzerindeki etkisi çok açık bir şekilde görüldüğü zaman bile insanlar içsel yüklemeler yapmakta ısrarcı davranırlar.