Hititler, Anadolu'daki en eski medeniyetlerden biridir. Anadolu'ya, Kafkaslardan geldikleri yolunda tarihçiler arasında birtakım iddialar mevcuttur, ancak bu iddiaları delillendirecek net bilgiler ortaya konamamıştır.
Hitit Devleti, M.Ö 2000 yılında, bugün Çorum ilinin sınırlarındaki Boğazköy (Hattuşaş) başkent olmak üzere kurulmuştur.Kuruluşunun ilk yıllarında feodal yapısından dolayı merkezi otorite güçlü değildi. Merkezi otoritenin güçlenmesi ancak merkezden valilerin beyliklerin başına gönderilmesiyle gerçekleşebilmiştir.
Hititlerin yönetiminin başında kral bulunurdu. Kralın geniş bir yetkisi ve büyük bir gücü vardı.Öyle ki ülkenin, hem en yüksek düzeydeki yargıcıydı, hem başkomutanıydı, hem de dini lideriydi. Bu, kralın gücünü ve otoritesini apaçık ortaya koyuyordu.
Her ne kadar kralın ülkede büyük gücü olsa da, -özellikle de bir dönem- onun gücünü sınırlayabilmiş bir meclis vardı. Bu meclisin adı Pankuş Meclisi'ydi ve daha çok danışma işlevini gerçekleştiriyordu. Bu durum bize, “sınırlı” da olsa meşrutiyet yönetiminin varlığını gösteriyor.
Saltanat kan bağına dayanıyor; kral öldükten sonra yerine oğlu geçiyordu. Yönetimde kraliçenin de önemi yadsınamaz. Kraliçeye “tavananna” denilirdi ve kraldan sonra devlet yönetimindeki en yetkili kişiydi. Ayrıca, devletlerle yapılan anlaşmalarda kraliçenin de mührü vardı.
Hititler, hakim olduğu topraklarda önceden hüküm sürmüş uygarlıklara son derece saygılıydı. Ele geçirdiği şehirlerin isminde büyük değişiklikler yapmamıştır.
Din ve inanış yönünden incelediğimizdeyse, çok tanrılı bir din anlayışının hüküm sürdüğünü görürüz. Dini konularda hoşgörüye dayanan bir politika izlediler. Anadolu'ya “bin tanrı ili” yakıştırması bu devirde olmuştur. Gazeteci Nail Güreli, bir dönem Hattuşaş'a gitmiş ve bu konu hakkında oradaki rehberi Av.Erdal Eralp'in şu sözlerini köşesinde aktarmıştı: “Tanrısını koltuğunun altına alan herkes gelmiş ve tapınağını yapmıştı.”
Ülkede “hukukun caydırıcılığı” noktasında eksiklikler mevcuttu. Nitekim, idam ve hapis cezası pek sık rastlanan bir durum değildi.Sadece devlete karşı işlenen suçlarda ölüm cezası verilmiştir. Genellikle uygulanan ceza yöntemiyse, tazminat cezasıydı.
Sosyal hayatta toplum sınıflara ayrılmıştı. Ancak bu ayrım katı kurallara tabi tutulmamıştı.Sınıflar arasında geçiş mümkündü.
Hititleri tarihte ön plana çıkaran en önemli olaylardan biri de -tarihi konusunda çeşitli söylemler olmakla beraber- Kadeş Antlaşması'ydı. Kadeş Antlaşması, Mısır'la 16 yıl süren bir savaşın ardından yapılmıştır. Bu antlaşmanın önemiyse, tarihte bilinen ilk yazılı antlaşma olmasıdır.
Hitit tarihiyle ilgili tarihçilerin ortak bir paydada birleştiği konulardan biri de; ülkede kadına olan saygı ve önemdir. Hititlerde evlilik resmi bir sözleşmeyle yapılmaktaydı. Ayrıca kraldan başka kimse birden fazla kadınla evlenemezdi. Bugünün Medeni Hukuku'ndan kırıntılar görülmektedir.
Hititlerin ekonomisinin temel taşlarını tarım ve hayvancılık oluşturuyordu. Prensler toprak karşılığında asker yetiştirirlerdi. Prenslerin toprak karşılığında asker yetiştirmesi, Anadolu'da egemenlik kuran birçok devletin uyguladığı “tımar sistemi”nin temellerini oluşturmuştur. Böylece Hititler için şu önemli genel kanıya varabiliriz; Anadolu'da tımar sistemini ilk uygulayan devlettir.
Ülke hakkında belli bilgilerin edinilmesinde en önemli kaynak, Anal adı verilen yıllıklardı. Hititler'de bu yıllıklar büyük öneme sahipti. Yaşadıkları önemli olayları bu yıllıklara yazarlardı. Tanrılara hesap verme korkusuyla yazdıklarından dolayı “nesnel” ölçülerde bilgiler aktarmışlardır.
Tarih yazıcılığında olduğu kadar heykelcilik ve kabartma sanatında da önemli bir birikime sahiptirler.Anadolu'nun çeşitli yerlerinde, günümüze ulaşan birçok eserleri mevcuttur.