Kazım
Karabekir, 2 Mart 1919'da Erzurum'daki 15. Kolordu Komutanlığı
görevine getirildi. Bu emir geldiği sırada İstanbul'da idi. 12 Nisan 1919'da
Gülcemal Vapuru'yla İstanbul'dan Samsun'a doğru hareket etti. 17 Nisan 1919'da da Samsun'a
ayak bastı, ancak İngiliz kuvvetlerinin bölgede olduğunu gördü.
Buradan Erzurum'a ulaşmasının zor olduğunu anladı. Bunun üzerine
Trabzon'a hareket etti ve 19 Nisan 1919'da şehre vardı. Burada
belli görüşmeler gerçekleştirdi. Bu görüşmelerin ardından
Erzurum'a doğru hareket etti.
Kazım Karabekir, Erzurum'a vardığında halk tarafından büyük bir coşkuyla karşılandı. Doğuda kazandığı başarılar unutulmamıştı!
Ermenilerin ele geçirdiği Kars, Gümrü ve Sarıkamış
kalelerini tekrar aldı. 15 Kasım 1920'de Ermenilerle Gümrü
Antlaşması'nı imzaladı. Bu antlaşma, doğudaki sorunları büyük
ölçüde bitiren bir antlaşmaydı.
Erzurum Kongresi'nin toplanmasında Kazım Karabekir'in büyük emeği vardı.
Ayrıca, Atatürk'e en sıkıntılı anında destek olmuş biriydi.
Atatürk, resmi bir görevi kalmadığı ve etrafındaki askerlerin
kendisinden kopacağını düşündüğü sırada, Kazım
Karabekir'den büyük destek gördü. Kazım Karabekir, birliğiyle
beraber emrinde olduğunu Atatürk'e iletti. Kazım Karabekir'in desteği, Milli Mücadele'nin başlatılmasında önemli bir kıvılcımdı.
ATATÜRK'LE İLK FİKİR AYRILIĞI
Kazım
Karabekir, zamanla Atatürk'le bazı konularda fikir ayrılığı
yaşadı. İlk fikir ayrılığı da askeri strateji konusunda oldu.
Falih Rıfkı Atay bu fikir ayrılığını şöyle anlatır: “Kazım
Karabekir'in bütün düşündüğü ne yapabilirse ancak doğuda
yapabileceğiydi. Türlü kuruluşları orada birleştirmeli,
hazırlanmalı, olayların gelişmesini beklemeliydi. Ülkenin öteki
bölgeleri milli hareket için elverişli değildi... Ama o (Mustafa
Kemal) memleketi doğu ve batı diye ikiye ayırmayı doğru
bulmuyordu. Vatan bir bütün olarak ele alınmalıydı ve Kurtuluş
için milletçe yurt ölçüsünde tedbirler ve çareler
bulunmalıydı.” Kazım
Karabekir'in Atatürk'le olan görüş ayrılığı, cumhuriyet
kurulduktan sonra da kendini gösterecekti.
Kazım
Karabekir, Cumhuriyet ilan edildikten sonra TBMM'de İstanbul
milletvekili olarak görev yaptı. Aynı zamanda askerlik görevini
de sürdürüyordu. Bir süre hem askerlik, hem de milletvekilliği
yaptıktan sonra askerlikten istifa etti. Bu istifayı iki hafta
sonra CHP'den istifası izledi.
1924
yılında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı kurdu. Ancak bu
parti uzun soluklu olmadı. 1926
yılında ise Atatürk'e karşı düzenlenmesi planlanan “İzmir
suikasti” sebebiyle tutuklandı. Daha sonra olayla ilgili
olmadığından ötürü serbest bırakıldı. Ancak, serbest bırakıldıysa da bu olay onu çok etkilemişti.
1926
ve 1939 yıllarını hep takip altında ve gözetlenerek yaşadı. Bu
sırada çok sayıda kitap yazdı. Bu yazdığı kitaplardan
“İstiklal Harbimizin Esasları” adlı kitabı matbaada basım
halindeyken toplatıldı ve yakıldı.
Hayatının
ilerleyen süreçlerinde geçim sıkıntısı çekti. Bu
sıkıntılarını en iyi yansıtan “İki Damla Gözyaşı” adlı
şiiriydi. Bu şiirde, Kurtuluş Savaşı'nın önder kadrosundan
olan bir komutanın çektiği sıkıntılar açıkça gözüküyordu.
6 Ocak 1939'da yeniden meclise girdi. 1946'da TBMM başkanı oldu. 26 Ocak 1948 tarihinde de yaşamını yitirdi. Efsane komutanın cephelerde geçen “fırtınalı” hayatı son bulmuştu.