TRT'de yayınlanan “Bir Zamanlar Osmanlı Kıyam” dizisiyle beraber sinema ve dizi sektöründeki tarihimize olan ilgi tam gaz devam ediyor. TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin'in bizzat ilgilendiği bu dizinin konusu, Patrona Halil İsyanı. Peki, neydi bu dizilere bile konu olan Patrona Halil İsyanı?
Patrona Halil İsyanı, 28 Eylül 1730 tarihinde başlamış ve 12 yıllık Lale Devri'ne son vermiş bir isyandır. İsyanı tam olarak anlayabilmek için gelin isyandan önceki yıllara uzanalım…
1699 yılında imzaladığı Karlofça Antlaşmasıyla batıda büyük çapta toprak kaybına uğrayan ve “gerileme dönemine” giren Osmanlı Devleti, bu gidişatı 1718'de başlattığı reform ve atılımlarla önlemeyi amaçlıyordu.
Bu dönemin padişahı 3. Ahmet'tir. 3. Ahmet, toprak kayıplarının son bulmasını ve devletin toparlanmasını ümit ettiği “reform” çalışmalarında sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'yı görevlendirmişti.
Bu dönemde birçok yenilik yapılmakla beraber özellikle de İstanbul'da lükse ve israfa kaçan harcamalar yapılmıştı. Halkın bir bölümü bu durumdan rahatsızdı. Bu sırada İran'la yapılan savaşta başarısız sonuçların alınması ve Tebriz'in kaybedilmesi, halktaki hoşnutsuzluğu daha da arttırmıştı. Yaşananlardan halk kadar Yeniçeri Ocağı da rahatsızdı. Yeniçeri Ocağı'nda, “ocağın reforme edileceği” kulaktan kulağa yayılmıştı. Kuşkusuz bunun yayılmasında, Damat İbrahim Paşa'dan hoşnut olmayan bürokratların büyük payı vardı.
Bütün bu olumsuzluklar isyan başlatmak gayesinde olanların elinde büyük bir kozdu. Çok geçmeden 28 Eylül 1730'da da isyan başladı. İsyanı başlatan isim Patrona Halil'di. Patrona Halil, Bayezid Camii Hamamı'nda tellaklık yapıyordu. Onun, halkın içinden biri olduğuna inanıldı. Ancak gerçek farklıydı. Aslında Patrona Halil, Yeniçeri Ocağı'ndandır. Savaş olmadığı zaman da tüm yeniçeriler gibi tellaklık yapmaktadır. İsyanın başlangıcı için seçilen tarih de özellikle seçilmişti. Çünkü bu tarihte tüm devlet adamları Üsküdar'da bulunuyordu.
Beyazıt'da az bir kişiyle başlatılan isyan, hızla yayılmış ve binlerce kişiyi yanına çekmişti. İsyana Yeniçeri Ocağı'ndaki askerler de destek vermişti. Durumu haber alan padişah hemen sarayına geçip isyancılarla iletişime geçti.
İsyancılar, Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ve Sadaret Kethüdası Damat Vezir Mehmed Paşa'nın da aralarında bulunduğu 37 kişinin idam edilmesini istedi. Padişah 3. Ahmet, çok direndiyse de bu isteklere daha fazla karşı çıkamadı; isyancıların söylediği kişileri boğdurttu.
İsyancılar bununla da yetinmedi; bu sefer padişahın hal'ini istediler. 3. Ahmet, isyanın daha fazla büyümemesi için bu isteklerini de yerine getirdi ve saltanatı kardeşi Mustafa'nın oğlu Şehzade Mahmud'a bıraktı.
Bu isyanın sonucunda İstanbul'da bir çok köşk ve saray talan edildi. Devletin toparlanacağı gayesiyle büyük ümitlerle başlatılan “Lale Devri” sona erdi.
Tahtın yeni sahibi 1. Mahmud, isyancıları kontrolü altına almak için çok çaba sarf etti. Zaman içerisinde isyancılardan bir kısmını yanına çekmeyi de başardı. Patrona Halil ise başına buyruk bir şekilde davranmaya devam ediyordu. 1. Mahmud bu duruma daha fazla katlanamadı. 25 Kasım 1730'da saraya çağırdığı Patrona Halil ve çevresini öldürttü. Böylelikle 1. Mahmud otoritesini tam anlamıyla sağlamış oldu.