İttihatçıların
atamasıyla Mekke Emiri olan Şerif Hüseyin, bölgeye gittikten
sonra İngilizlerle bazı görüşmeler gerçekleştirdi. Görüşmelerde İngilizler de, Şerif Hüseyin de niyetini açık olarak belirtti. İngilizler, Şerif Hüseyin'den Osmanlı Devleti'ne karşı isyan başlatmasını
istiyordu. Şerif Hüseyin de bunun karşılığında büyük bir
Arap Krallığı istiyordu.
İngilizler,
savaş öncesinde gerek Şerif Hüseyin nezdinde, gerekse de farklı
kanallardan girişimlere başlamıştı. Bölgede oldukça
etkili istihbarat çalışmaları yaptılar. İngilizlerin Arap coğrafyasındaki istihbarat çalışmaları denildiğinde, akla filmlere bile
konu olan Lawrence ismi gelir. Lawrence'ın üzerinde durmakta
yarar var. Çünkü, (İngilizler abartı yorumlar katarak anlatsa da) bölgede birtakım çalışmalarda "önemli" rol oynamıştı.
LAWRENCE KİMDİR?
Lawrence,
1888 yılı Galler doğumlu bir askerdir. Aslında kariyerine asker
olarak değil arkeolog olarak başlamıştı. Oxford Ünivesitesi'nde
arkeoloji eğitimi aldığı sırada İngiliz istihbaratına
katıldı. Tez çalışmalarından dolayı birçok Arap ülkesine
gitti. Uzun bir süre bölgede kaldı. Bu sırada Arap kültürünü
ve Arapça'yı da öğrendi. Öyle ki, Arapça'nın çeşitli
aksanlarını çok iyi bir şekilde konuşabiliyordu.
İngilizler, Arap coğrafyasına, bölge hakkında bilgili olan Lawrence'ı gönderdiler. Görevi, bölgedeki Arap milli
faaliyetlerini gözlemlemek ve raporlamaktı. Lawrence, savaş
öncesinde bölgedeki tüm hazırlıkları yaptı.
Suriye'de
bulunan Cemal Paşa, yaşanan gelişmelerden şüpheleniyordu. Hemen
Fahreddin Paşa'yı Medine'ye gönderdi. (NOT: Cemal Paşa'nın
birliklerinde Arap asker sayısı oldukça fazlaydı.) Fahreddin Paşa, Şerif
Hüseyin ve oğullarıyla görüşmek istedi, ancak görüşemedi.
Gözlemleri doğrultusunda Cemal Paşa'nın kuşkularında haklı
olduğunu gördü.
FAHREDDİN PAŞA VE MEDİNE MÜDAFAASI
Şerif
Hüseyin'in öncülük ettiği isyan 1916 yılında başladı. Bir
süre önce bölgeye gelen ve oradaki birliğin başında bulunan
Fahreddin Paşa, hemen birliğini hazırladı. Herhangi bir çatışma
halinde Kabe'nin zarar görmesini engellemek için karargahını şehir dışına
kurdu. Ayrıca, isyancıların Medine'yi ele geçirmesi ihtimaline
karşı kutsal emanetleri büyük bir gizlilik içinde İstanbul'a
gönderdi.
Fahreddin
Paşa, burada büyük bir mücadele verdi. Bu mücadele tarihe “Medine
Müdafaası” olarak geçti. Fahreddin Paşa da “Medine
Müdafacısı” olarak tanınmaya başladı. Lawrence ise ona “Çöl
Kaplanı” diyordu. Fahreddin Paşa'nın tarihe geçen bu
mücadelesinde, bölgedeki bazı Arap kabileleri de onu yalnız
bırakmadı ve her daim destek verdi. Bu da Arapların topyekün
yargılanamayacağını gösteren bir delildir.
İngilizler,
Mondros Mütarekesi'nin ardından Fahreddin Paşa'nın bölgeden
çekilmesini istediler. Fahreddin Paşa, bu isteğe çok direndiyse de
sonunda silahını bırakmak zorunda kaldı. Fahreddin Paşa'yı en
çok üzen durumsa Kutsal Toprakların (dolaylı da olsa) İngiliz işgaline girmesiydi.
ARAPLAR BİRÇOK CEPHEDE OSMANLI'NIN YANINDA
Birinci
Dünya Savaşı sırasında Hicaz'da bunlar yaşanırken, Çanakkale'de
tarihin asla unutmayacağı bir mücadele yaşanmıştı. Bu cephede, çok sayıda Arap da
Osmanlı ordusunda yer aldı ve birçoğu şehit
oldu. Savaşın bir başka cephesi olan Kanal Cephesi'nde de, İngilizlere karşı Osmanlı kuvvetleriyle beraber savaşan birçok
bedevi Arap kabilesi vardı. Yine Kafkaslarda ve Balkanlarda da Osmanlı
için çarpışan Arap askerlerini görmek mümkündü. Arapların önemli bir bölümünün Osmanlı'nın yanında yer aldığına dair başka bir örnek de Yemen'dir.
Yemen,
Birinci Dünya Savaşı boyunca Osmanlı'nın yanında yer
aldı. Savaş sonrasında da Osmanlı'nın ardından kurulan Türkiye'den kopmak
istemediler. 1926 yılına kadar bölgeyi Mahmut Nedim yönetti. 2O
tane milletvekili seçip TBMM'ye göndermek istediler, ancak
İngilizler engel oldu.
Kutsal Toprakları müdafaa eden Osmanlı kuvvetlerine karşı İngilizlerle birlikte savaşan Şerif Hüseyin ise savaştan sonra (1918 yılında) İngilizler tarafından Hicaz Kralı yapıldı. Ayrıca, Şerif Hüseyin'in oğlu Abdullah Ürdün Kralı, diğer oğlu Faysal da Irak Kralı yapıldı.