19.
yüzyılın sonlarında Osmanlı Devleti’nde ciddi sıkıntılar vardı. Rusya’nın
Panslavizm politikası yüzünden Balkanlar karışmıştı ve bu bölgede bir burhan
yaşamaktaydı. Milliyetçilik akımının da etkisiyle azınlıklar bir bir isyan
etmeye başlamış, ekonomisi de iyice bozulan Osmanlı Devleti dağılma sürecine
girmişti. O dönemde Osmanlı Devleti’nin Jön
Türkler (Genç Osmanlılar)
adındaki aydınları meşrutiyet yönetimini savunmaktaydı. Osmanlıcılık ve
Batıcılık akımlarına dayanan bu görüşlerin Osmanlı’yı yıkılmaktan
kurtaracağına, isyanları durdurarak imparatorlukta birliği sağlayacağına
inanılmaktaydı. Ayrıca Balkanlarda yaşanan bunalım için toplanan İstanbul
(Tersane) Konferansı’nı boşa çıkarmak, yeni yönetim şekliyle Avrupa’nın
Osmanlı’nın içişlerine karışmasını önlemek de amaçlanıyordu.
Genç
Osmanlıların girişimiyle Meşrutiyet’e karşı olan Abdülaziz tahttan indirilerek
yerine V. Murat getirilmiştir fakat onun da ruh sağlığının bozulmasıyla
Meşrutiyet’i ilan edeceğini söyleyen II. Abdülhamit tahta geçirilmiştir. 1876
yılında Mithat Paşa’nın hazırladığı ve Türk tarihinin ilk anayasası olan
Kanun-i Esasi yürürlüğe konarak I. Meşrutiyet Dönemi başlamıştır.
Kanun-i
Esasi’de Ayan ve Mebuslar Meclisi olmak üzere iki meclis bulunmaktaydı. Mebuslar Meclisi (Meclis-i Mebusan) dört yılda bir Osmanlı erkekleri tarafından
seçilmekteydi. Mebusan üyeleri içinde Müslümanların yanı sıra gayrimüslim
milletvekilleri de yer almıştı. Ayan
Meclisi (Meclis-i Ayan) ise
padişah tarafından ömür boyu görev yapmak üzere seçilmekteydi. Yasama yetkisi
bu iki meclise verilmişti ve padişahın danışma meclisi niteliğindeydi. Yürütme
yetkisi ise padişah başkanlığındaki vekiller
heyetine (Heyet-i Vükela) yani
bakanlar kuruluna aitti. Hükümet yaptığı işlerden dolayı padişaha karşı sorumluydu.
Ayrıca padişah istediği zaman meclisi açma ve kapama yetkisine sahipti.
Padişahın diğer bir yetkisiyse polis soruşturmaları yapma ve gerekli
gördüklerini sürgün edebilmesiydi. Bu da otoritenin padişaha ait olduğunu
göstermekteydi.
I.
Meşrutiyet Dönemi ilk kez anayasa yayımlanması ve anayasal düzene geçilmesi
açısından Osmanlı tarihinde önem taşımaktadır. İlk defa halk seçme ve seçilme
hakkını kullanarak yönetime ortak olmuştur. Kısıtlı da olsa demokratik düzene
geçilmiştir. İlk kez rejim değişikliği yaşanmış, kişi egemenliği olan
Mutlakıyet’ten, padişahın egemenliğine halkın iradesinin de katıldığı
Meşrutiyet’e geçilmiştir.
Her ne
kadar İstanbul Konferansı’nın toplanması önlenmeye çalışılmışsa da konferans
toplanmış, Osmanlı Devleti alınan kararları kabul etmemiştir. Bunun üzerine
Rusya Londra Konferansı’nı toplamış ve Osmanlı bu kararları da kabul etmeyince
Osmanlı’ya savaş açmıştır. II. Abdülhamit 93 Harbi olarak da bilinen 1877-1878
Osmanlı – Rus Savaşı’nı öne sürerek meclisi kapatmış, meşrutiyet yönetimine son
vermiÅŸtir.