Mustafa
Kemal Paşa, Lozan Antlaşması imzalandıktan sonra İsmet İnönü'ye
memnuniyetini bildiren bir telgraf çekti. Telgrafta şunlar
yazıyordu: “Millet ve hükümetin size vermiş olduğu yeni görevi
başarıyla bitirdiniz. Memlekete bir dizi yararlı hizmetten ibaret
olan ömrünüzü bu defa da, tarihi bir başarıyla taçlandırdınız.
Uzun mücadelelerden sonra vatanımızın barışa ve bağımsızlığa
kavuştuğu bugünde parlak hizmetiniz dolayısıyla sizi, muhterem
arkadaşlarımız Rıza Nur ve Hasan Beyler'i ve çalışmalarınızda
size yardım eden bütün delegelerimizi, teşekkürlerimizle tebrik
ederim.” (1)
Mustafa
Kemal Paşa, telgrafta hislerini açık olarak belirtmişti.
Antlaşmadan memnundu. Sadece Mustafa Kemal Paşa değil, birçok
hükümet yetkilisi de “onurlu” ve “kazançlı” bir antlaşma
imzalandığı görüşündeydi.
Ancak,
Lozan Antlaşması üzerine yıllardan beri farklı düşünceler ortaya atıldı. Çok sayıda spekülasyon yapıldı. Şu sorular yıllardır gündemde oldu: “Lozan bir başarı
mıydı, yoksa hezimet miydi?”, “Lozan'da gizli maddeler ya da
anlaşmalar var mıydı?” Bu soruların cevabında tarihçiler pek
anlaşamamakta ve farklı cevaplar vermekte.
RIZA NUR'UN ANILARI
Lozan
Antlaşması'nın gizli kalmış yönleri bulunduğunu ya da hezimet
olduğunu söyleyenlerin dayanağı, Lozan'daki heyette yer alan Dr. Rıza Nur'dur.
Dr. Rıza Nur, anılarını yazdığı Hayat ve Hatıralarım adlı
kitabında Lozan Antlaşması konusunda ilginç bilgiler vermekte. Bu kitapta Dr. Rıza
Nur, Mustafa Kemal Paşa'nın Lozan'da bir mutabakata varılması
karşılığında İstanbul'u bile gözden çıkardığını anlatır.
Bunun dışında Lozan konusunda şunları söyler: “Lozan, Türk
zaferinin bedeli değildir. Eksiktir, noksandır, kusurludur. Oluk
gibi akan Türk kanı ve zafere bağlanan Türk ümidinin karşılığı
olmamıştır. İsmet’e beş on defa söyledim: Bu muahedeyi
yaptık. Bunda türlü gayeler vardır. Muahedenin tatbikatının bu
gayelere doğru fiilen yürütülebilmesi için “muahedenin
tatbikatı komisyonu” diye bir komisyon yap. Bir de bu gayeleri
gizli olarak yazalım, bu komisyona ver. Başvekil idi, yapardı,
yapmadı. Halbuki bir yıl sonra Yunanistan buna benzer bir heyet
yaptı.” (2)
Pek
çok tarihçi, bu anıları, Lozan konusundaki düşüncelerinde
dayanak noktası yapar. Ancak, Dr. Rıza Nur'un anıları ne kadar
tutarlı ve gerçekçiydi? Tarihçi Murat Bardakçı bu konuda
şunları söyler: “Zırvalara inananlara göre, Lozan'da daha
büyük kayıplara uğramamızı engelleyen kişi, mükemmel bir
tarihçi ve iyi bir Türkolog ama çok kötü politikacı olan ikinci
delege Dr. Rız Nur'dur. Rıza Nur'un hatıralarında sık sık
rastlanan mesnedsiz iddialar arasında 'Fransız delegeye haykırdım,
Venizelos'a bir kafa attım, Lord Curzon'un suratını dağıttım,
İtalyan o sırada zaten altına yapmakla meşgulü, İsmet ise
çoktan kaçmıştı' gibisinden hayali ifadelere bol bol rastlanır
ve okuyanlar bu ifadeleri gerçek zannederler.” (3) Dolayısıyla,
Rıza Nur'un anıları yüzde yüz olarak doğru kabul edilemez.
Lozan
Antlaşması'nda daha fazla kazanım elde edilebilir miydi? Örneğin;
Musul hiç olmazsa askeri yolla alınabilir miydi? Bu, o zamanki
durum gözetildiğinde oldukça zordu. Ordu, büyük bir mücadeleden
çıkmış ve çok yıpranmıştı. Askeri teçhizatlar da Musul'a
sahip olmak isteyen İngiliz ordusuyla kıyaslanamazdı bile...
(1)Milliyet gazetesi, Yakın Tarihimiz, S.329
(2)Dr. Rıza Nur, Hayat ve Hatıralarım
(3)Murat Bardakçı, Habertürk gazetesi, 25 Temmuz 2011