Bir gün Afet İnan yurtdışında okuyorken derste “Türklerin göçebe
medeniyetsiz ve ikinci sınıf özelliklerle sıfatlandırıldığını” duyar bu drumu
gelip Atatürk’e anlatır. Atatürk 1930’lu yıllardan itibaren derhal Türk
Tarihi’nin araştırılması için emir verir. 1931
yılında Türk Tarih Kurumu kurulur. Ve Türk Tarihi araştırılmaya başlanır. Türk
Tarih kurumunun çalışmaları: Türklerin Dünya medeniyetine katkıları nelerdir?
Türkler nereden gelmiştir? Türklerin Anadolu’nun en eski kavimleriyle
ilişkileri nelerdir? Gibi soruların cevabını aramaktan ibaret olacaktır.
Atatürk’ün kurduğu ekip hızla çalışmalarına başlar ve ardı ardına Türk tarihine
giriş sayılabilecek nitelikte kitaplar basılır ve liselerde okutulmaya
başlanır. Türk Tarih tezine göre Türkler hatta Yunanlılar, Sümerler Orta
Asya’dan gelen kavimlerdir. Ve Sümerler, Hititler, Türklerle akrabadır.
Türk Tarih
Tezi’nin romantik, siyasi amaç taşıdığını düşünen kişiler ve kurumlar Türk
Tarih Tezi’ni sürekli eleştirmişler ve bilimsellikten uzak bulmuşlardır. Ancak ne kadar hayalci denilse de Türkiye
Cumhuriyeti’nin ilk 50 yılında bu çalışmalar Tarih alanında çok kıymetli
eserlerin ortaya çıkmasına neden olmuş Sümer dili okuyabilen Hitit ve Asur çivi yazılı tabletleri okuyabilen tarihçiler yetişmiştir.
Üstelik Türk Tarih Tezi’nin savunduğu bazı noktalarda çok önemli gelişmeler
meydana gelmiştir. Bu tezlerden biri de İtalya’nın kurucuları olan Etrüsklerin Türk olduğu tezidir (burada Etrüskler yazımıza link verilsin) Bu tezle ilgili çok önemli gelişmeler
olduğunu daha önce yazmıştık.
Netice
itibariyle, Türk Tarih Tezi; Türk
kavmini ve Türklerin yaptıklarını dünya medeniyet tarihinden silmek, Türk’ü
değersizleştirmek, Türk’ü ikincilleştirmek isteyenlerin emellerini boşa
çıkarmak adına yapılmış bir öğrenme öğretme hareketidir.