İnsanların, doğumdan sonra kendi kendilerine yetebilmesi bildiğimiz gibi imkânsızdır. Öncelikle bebeklik dönemlerini ailelerinin yanlarında atlatmaları ve çocuk yaşlarda hayata dair bilgi edinmeleri gerekmektedir. Bu dönemlerde bireyler önce aile içinde ve sonrasında günümüz toplumlarında okulda sosyalleşmeye başlarlar. Bu sosyalleşme içindeki farklı grupların, bireye farklı yaklaşımlarda bulunarak gelişmesine etki etmesi kaçınılmaz olacaktır. Hatta diyebiliriz ki: Kaçınılmaz olmasından ziyade bu etkileşim gereklidir de.
Sosyalleşmenin
gerçekleştiği ve bizim de yazımızda bahsedeceğimiz diğer bir çevre: Mahalle
ilişkileridir. Çocuk yaşta mahalle yaşamına giren bireyler öncelikle hem
kendileri bir sosyal rol edinirler. Hem de mahalle içersindeki diğer sosyal rolleri, tanıştıkları diğer bireylerden öğrenirler.
Nedir bu sosyal roller? Öncelikle bu
konu hakkında bilmemiz gereken şey: Sosyal rol, bireye toplum tarafından
verilen kimliktir. Ağabey, enişte, bakkal amca veya kahveci dayı olmak bu
sosyal rollerden bazılarıdır. Sosyalleşme sürecinde birey, bu rolleri tanır ve
toplum içersindeki konumlarını öğrenir. Eğer bir etkileşim içersine girmesi
gerekirse durumun hangi role uygun olduğunu bilecek ve onunla temasa
geçecektir. Bu şekilde insanlar arasındaki iletişim sağlanacak ve yardımlaşmaya
yönelik bir toplum hayatı yaşanmaya başlanacaktır. Mahallenin sosyalleşmedeki
en önemli rolü işte budur: Sosyal rollerle belirlenmiş olan etkileşimlere
girilmesi ve komşuların birbiriyle yardımlaşması. Özellikle toplumumuzda komşuluk
ilişkilerine ciddi bir önem verilmekte hatta bilindiği gibi atasözleri ve
toplumun büyük bir çoğunluğunun oluşturduğu Müslüman inanç çerçevesi etrafında
söylenmiş hadisler de mevcuttur. “Ev alma, komşu al.” Atasözü ile bireyin komşu
edinmesinin ne kadar önemli olduğu vurgulanmaktadır. Zira kişinin “komşu
edinmesi” demek elbette ki toplum içinde sosyalleşmeye yönelik bir adımın
atılması demektir. Öte yandan bir hadiste denmektedir ki: “Komşusu açken tok
yatan bizden değildir.” Böyle bir sözle ise anlatılmak istenen, kişilerin
mahalle içersinde yardımlaşmasının ciddi bir “toplum olma gereği” olduğudur.
Kendi toplumumuzda işte bu şekilde mahalle ve komşuluk ilişkileri görülmekte;
bu ilişkilerin ise sosyalleşme adına büyük etkileri olmaktadır.
Mahallelik kavramı elbette ki her toplumda mevcut değildir. Örneğin, Avrupa’nın birçok ülkesinde mahalle düzenli yerleşim yerleri yerine çok katlı apartmanların oluşturduğu siteler ve birbirinin aynı görünümde dizayn edilmiş müstakil ev biçiminde sanki bir bilgisayar oyununu andıran “modern kasabalar” vardır. Bu gibi yerleşim noktalarında insanların sabit bir hayatları ve monoton geçen günleri vardır. Böyle bit hayat yaşayan toplumlarda insanlar çoğu zaman birbirlerinin yüzlerini bile görmediklerinden dolayı sosyalleşme şansını yakalayamamaktadırlar. Ancak, bilinmelidir ki bu toplumlarda kültür düzeyi yüksek ve bilgi açısından zenginleşmiş bireyler yaşamaktadırlar. İnsanlarla etkileşime girmeden kendilerini geliştirmeye çalışan bu tip insanlara, zannediyorum – eğitilmiş ev .... - demek pek de yersiz olmayacaktır. Ayrıca unutmamalıyız ki günümüz toplumunda birçok mahalle yıkılarak site yaşantısına dönülmeler başlamıştır. Burada sormamız gereken sosyolojik soru şudur: Site yapımı, mahalle yaşantısını etkiler mi? Etkiler ise nasıl etkiler?
Mahalle kavramı, sosyalleşme adına ciddi öneme sahip bir alanı kapsamaktadır. İnsanların sosyalleşmeye ve grup olarak hareket etmeye özen gösterdikleri mahalleler, unutulmamalıdır ki yardımlaşmayı öğrenme bağlamında kişiye etik değerleri öğrenme fırsatı da sunmaktadır.