Öncelikle bilmemiz gereken şey sosyoloji biliminin oluşumunu tek bir kişiye mal edemeyeceğimizdir. Sosyolojinin ortaya çıktığı ilk dönemlerde, sosyolojik düşünmeye katkıda bulunan pek çok kişi vardır. Ancak bu kişilerin arasında Auguste Comte’u, en azından “Sosyoloji” terimini ortaya attığı için ayrı bir yere koyabiliriz. Eğer sosyolojinin bir babası olduğunu söylememiz gerekirse o kişi Auguste Comte’tan başkası değildir.
Tam ismi Isidore Marie Auguste François Xavier Comte olan ve 1798 ile 1857 yılları arasında yaşamış Auguste Comte, Fransız sosyolog, filozof ve matematikçidir. Comte, sosyolojinin sistematik bir bilim olması gerektiğini savunmuştur. Öte yandan felsefe alanında Pozitif Düşünce (Pozitivizm) üzerine fikirler ortaya sürmüştür. Bu çalışmalarının ardından fizik, astronomi ve kimya alanında da çalışmalar yapan Comte’a göre kendi çağında, 6 adet bilim dalı vardır ve bu 6 bilim dalının arasında en önemli olan sosyolojidir. Fizik, kimya, matematik, astronomi, biyoloji ve sosyoloji bahsettiğimiz bu 6 bilim dalıdır.
Auguste Comte’un sosyoloji terimini ilk olarak mecburiyetten attığını söylenebilir. Kendi döneminde, bu alanda yapılan çalışmalara verdiği isim “Toplumsal Fizik” olmuştur. Ancak Toplumsal Fizik terimi aynı dönemde farklı kişiler tarafından da kullanıldığından dolayı kendi çalışmalarını adlandırmak üzere Sosyoloji terimini kullanmaya başlamıştır.
Fransız Devrimine denk düşen Comte’un döneminde, Sanayi Devrimiyle beraber sanayinin gelişmesi ve Fransız halkının geleneksel yaşamının değişmesi üzerine yaşanan gelişmeler doğrultusunda Comte’un düşünceleri de fırtınalı olmuştur. Bu düşüncelerin asıl amacı şudur:
Tıpkı, doğa bilimlerinin fiziksel dünyanın işleyişini açıklaması gibi toplumsal dünyanın da işleyişi açıklayacak bir bilim yaratmak.
Comte’a göre, aynı fiziksel dünyanın değişmeyen yasalarına doğal unsurların boyun eğdiği gibi; toplumlar da toplumsal dünyanın değişmeyen yasalardan kaçamazdı. Bu sebeple Comte’a göre Sosyoloji bilimi, deney ve gözlem yoluyla toplumların incelenmesi ve Pozitif bilimlerde olduğu gibi Toplum Yasalarının ve İşleyişinin değişmez kurallarının aranması üzerine kurulmalıydı. Comte’un Pozitivizm’i, bilimlerin yalnızca deney yoluyla bilinebilecek ve doğrudan gözlemlenebilecek olay, oluş ve varlıklar üzerinde araştırma yapmasını savunur. Bu bağlamda toplumu anlamak için deney ve gözlem gereklidir.
Comte’un üç aşama yasası, insanların dünyayı anlamlandırmak amacıyla çıktıkları yolda üç aşamadan geçtiğini söyler: Teolojik, metafizik ve pozitif. Bu kavramlardan,
Teolojik aşama, insanların dünyayı anlamlandırma yoluna Din ve Tanrı bilgileriyle ve inanışlarıyla gittikleri anlamına gelmektedir.
Metafizik aşama, insanların artık doğaüstü değil de doğal bir bakış açısıyla anlamlandır yaptığı, yani olayların oluş sebeplerini dünyada yaşanan doğal olaylara dayandırdığı aşamadır.
Pozitif aşama ise günümüz bilimleriyle örtüşmektedir. Deney, gözlem ve bilimsel tekniklerle toplumu anlama çabasıdır. Comte’a göre Sosyoloji, döneminde gelişim evresini yaşayan ancak zamanla bahsettiğimiz bu pozitif bilimler arasından en önemli ve en karmaşık olanıydı. Ona göre Sosyoloji, son bilimdi.
Comte, hem kendi hem meslek hayatının sonraki dönemlerinde, öncelikle Fransız toplumunun sonrasında da bütün toplumların yeniden, olması gerektiği gibi ve doğru şekilde kurulması için geniş çaplı amaçlarla kaplı planlar geliştirmiştir. Ona göre, inanç ve dogma temelinden kopmuş ve yerine bilimsel teknikleri temel almış bir “insanlık dini” kurulmalıydı. Böylece bütün toplumlar ve insanlar, tek bir çatı altında toplanacak ve hem en doğru hem de gerçek bir toplumsal düzen içersinde yaşayacaklardı.
ne güzel bir ütopyası varmış Comte'un "insanlık dini" mükemmel bir kavram. tüm insanlığın o seviyeye ulaşması mümkün olmaz ki ya da şöyle diyelim olana kadar dünya çoktan yok olmuş olur:(((