Orhun Kitabeleri, Orhun Yazıtları, Orhun Anıtları, Göktürk Kitabeleri, Orkun Bengü Taşları
Orhun kitabeleri, yukarıda saydığımız şekliyle 5 farklı isimle anılmaktadır. 8. yüzyılda II. Köktürk Devleti tarafından şimdiki Moğolistan'ın Orhun Vadisinde, Baykal Gölü'nün güneyinde, 1889 yılında bulunmuşlardır. Aslında Göktürk Kitabeleri olarak bilinen anıtlar Bilge Kağan ve Kül Tiğin adına dikilmişlerdir. Tonyukuk adına dikilen anıt bu iki anıtın yaklaşık 350 km uzağında bulunmuştur. Buna rağmen içerik olarak benzerlik taşımaları ve aynı devletin idarecileri olmaları, aynı dille yazılmış olmaları, 3 abidenin ortak olarak Orhun Abideleri olarak adlandırılmalarına neden olmuştur. Bu abidelerden Tonyukuk Anıtı, 716 yılında, Kül Tiğin Anıtı 732'de Bilge Kağan Anıtı ise 735'de dikilmişlerdir. Kitabeler, Bilge Kağan'ın yeğeni Yolluk Tiğin tarafından yazılmıştır.
Anıtların tamamı Göktürk Alfabesi ile yazılmıştır. Göktürk Kitabeleri ile ilgili tarihteki ilk bilgiler, Moğol Tarihçisi Melik Cüveyni tarafından verilmektedir. (13. yy) Çin Kaynaklarında da anıtların dikilişi ile ilgili bilgiler yer almaktadır. Kitabelerle ilgili ilk keşifler ise Rus Çarı Deli Petro zamanında, bölgenin bitki örtüsünü incelemek üzere saha incelemesine çıkan Rus Biyolog Daniel Gottlieb Messerschmidt ve İsveçli Strahlenberg tarafından yapılmıştır. Strahlenberg, İsveç'e döndüğünde bu anıtlarla ilgili yazılar yayınlamıştır. 19. yy sonlarında ise Rus arkeologu Yadrintsev ve Fin arkeoloji ekipleri tüm anıtları keşfettiler. Bundan sonraki süreçte, Rus Türkolog'u Vasili Radlof, kitabelerin bir kopyasını yayınladı. Nihayetinde Danimarkalı dil bilgini (linguist) Vilhelm Thomson, 1893'te bir yüzü Çince ve bir Yüzü eski Türk Runik yazısı olarak değerlendirilen Göktürk Alfabesini çözdü. Artık bu kitabelerin Türklere ait olduğu kesinkes kanıtlanmış oldu. Bundan sonraki süreçte dil bakımından incelenen Göktürk Kitabeleri Morfolojik, Semantik, Folklorik, Antropolojik, Etnografik açılardan incelenmeye başlandı. Bu gerçekten çok önemli bir buluştu. Türklerin o tarihe kadar bilinen en eski yazılı eserleri 12. yüzyıl civarına aitti ancak bu kitabeler Türk Tarihi'ni daha eskilere taşıyordu. Günümüz Türkçesiyle ilk kapsamlı çalışmayı da Prof. Dr. Muharrem Ergin yapmıştır.
Göktürk Kitabelerinin İçeriği
Göktürk Kitabeleri'nin Türklerin ilk siyasetnamesi, ilk yazılı eseri kabul etmemiz kesinlikle mümkündür. Kitabeler içinde Göktürk Devleti'nin ne kadar zor şartlarda kurulduğundan bahsedilmiş, devletin vatandaşa karşı görevlerinden, vatandaşın devlete karşı görevlerinden örnekler verilmiştir. Kitabeye göre Hükümdarın görevi “Az milleti çok kılmak; aç milleti doyurmak; Fakir milleti zengin kılmak; kağansız milleti kağanlı kılmak; il almak; ordu salmak; gece gündüz çalışmak” olarak anlatılmıştır sadece bu örnekte bile Türklerdeki sosyal devlet anlayışının izlerini görmek mümkündür.
Göktürk Kitabeleri içinde Çin Devleti'nin politikalarından da bahsedilmiş. Çinlilerin yumuşak ipeklilerine, prenseslerine, güzel sözlerine kanmanın, felaketi getirdiğini ve Göktürklerin bağımsızlıklarını bu politikalar yüzünden kaybettiklerini belirtilmiştir. Çin'in asimilasyon politikasının da sert bir dille reddedildiği kitabede şöyle bir cümle vardır “ Ey Türk beyleri, Oğuz Beyleri, altta yağız yer delinmedikçe üstte gök çökmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir” Bu cümle ile Türklerin sonsuza dek bağımsız yaşayacaklarını, kültürlerinin de bozulmayacağını adeta taşlara kazımışlardır. Bu cümle kitabenin en ünlü cümlesidir. Göktürk Kitabesi sadece edebi bir içerik değildir. Aynı zamanda ilk hitabet örneği, ilk siyasetname örneği, ilk edebi metin ve Türklerin ilk sosyal metnidir.
Göktürk kitabelerinde Kullanılan Dil
Göktürk Kitabelerinde kullanılan dile baktığımızda günümüz Türkçesiyle bire bir örtüşen yüzlerce kelime görmekteyiz. Göktürk Alfabesi ya da Orhun Alfabesi olarak adlandırılan bu alfabede 4 sesli 34 sessiz olmak üzere 38 harf bulunmaktaydı. Yazılar Çince gibi yukarıdan aşağıya ve sağdan sola yazılmışlardır. Kelimeler iki nokta üst üste konularak birbirinden ayrılmıştır. Göktürk Kitabelerinde kullanılan harflere baktığımızda “ok” şeklinde okunan harfin, ok şeklinde olması “t” harfinin Dağ – Tağ kelimesi gibi olması, D harfinin Yay şeklinde olması, bu dili Türklerin keşfettiğinin ve geliştirdiğinin bir kanıtı olarak gösterilmiştir (konuyla ilgili Muharrem Ergin'in Orhun Abideleri adlı kitabına müracaat edilebilir). Göktürk Kitabelerinin okunmasından sonra, Türk Tarihi ve Türk Tarih Tezi yeniden şekillenmiş bu anıtlar Türkler için bir çıkış noktası haline gelmiştir. Göktürk Kitabelerinin yazılış şekli, kelimeleri, harfleri ekleri, kökleri incelendiğinde aralarındaki uyum ve geçişliliğin son derece tutarlı olduğu görülür bu durum da bizlere yazılı Türk Tarihi'nin çok daha eskilere gittiğini gösterir. Ya da en azından Türk alfabesinin bu noktaya gelene kadar bir çok safhadan geçmesi gerektiği bilim adamları tarafından kabul edilmiştir. Kim bilir belki de yeni kitabeler toprak altında bizleri bekliyordur.