Sorumluluk kavramı, kısaca bir insanın başka bir insana ya da gruba karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu davranışlar anlamında kullanılmaktadır. Genel anlamda sorumluluk, kişiden bazen ahlaki bazen yasal bazen de başka bir bireyin kişi üzerindeki hakları sebebiyle hayata geçirmesi gerektiğine inanılan ve beklenilen davranışlardır. Burada bilmemiz gereken; kişilerin sorumlu olduğu davranışları hayata geçirmesinin kesin anlamda “zorunlu” olduğunu veya aynı şekilde “tercihen” olduğunu söyleyemememiz. Yani, kişiler bazen bazı sorumluluklarını yerine getirmek zorunda olabilirler bazen de sorumluluklarını yerine getirmeleri kendi tercihlerine kalmıştır. Bu durum, bireyin sorumluluk kavramına nasıl baktığı ve sorumluluktan kendisinin nasıl etkileyeceğiyle alakası ve söz ettiğimiz seçeneklere göre değişmektedir.
“Zorunlu
sorumluluk” dediğimiz kavram, kişinin bir başkasından veya bağlı olduğu gruptan kendisine
karşı sorumluluk yükü beklediği zamanlarda ortaya çıkar. Bu duruma örnek olarak
aile içi ilişkileri ve çift ilişkilerini örnek gösterebiliriz. Bizim ailemize
ve ailemizin de bize karşı sorumlulukları olduğunu ve bu sorumlulukların neler olduğunu;
kendi aile yaşantımıza bakarak anlayabiliriz. Öte yandan çift ilişkilerindeki
sorumluluk kavramı ise partnerlerin birbirlerinden göstermesini istediği
davranışlar olarak açıklanabilir. Burada sorumluluklar, kişilerin yaşadığı
ilişkinin içeriğine ve ilişki içersindeki güven ile mutluluğun sağlanması için
yerine getirilmelidir. “Peki, ben yerine getirmesem ne olur? Neden zorunlu
olsun ki?” diye düşünebiliriz. Burada anlamamız gereken, sözü geçen “güven ve
mutluluk” unsurlarının ilişkide yaşatılabilmesi için sorumlulukların yerine
getirilmesinin zorunlu olduğudur. Müşterek bir hayat denilen olay görüldüğü
gibi genel anlamda sorumlulukların paylaşılmasından ileri gelmektedir. Bu
bağlamda, bize düşen bireysel sorumlulukları yerine getirmenin önemi oldukça
artacaktır.
Diğer
kavram olan zorunlu olmayan sorumluluklar ise biraz tartışmalı bir konudur.
Bunların da aslında, dolaylı yollardan, bazı durumların gerçekleşmesi adına
zorunlu olduğunu düşünebilirsiniz ve haklısınız. Biz yazımızda eğer sorumluluk kavramını
buradaki gibi iki kategoriye ayırmamız gerekirse nasıl ayırırız? Onu
işleyeceğiz. Sorumlu olmadığımız sorumluluklar, kişilerin bizleri “Sorumluluklarını neden yerine
getirmiyorsun?” diye yargılamayacağı davranış biçimleridir. Bunları
Toplumsal Sorumluluk adı altında anlayabiliriz. Toplumsal Sorumluluk
kavramı, bireylerin toplum olmada birbirlerine karşı borçlu oldukları
davranışları anlatmaktadır. Öte yandan Toplumsal sorumluluk, toplum içersinde
bireylerin zarar görmeden, adil, mutlu ve huzurlu şekilde yaşayabilmesi için
muhakkak bir gerekliliktir.
Toplumu
oluşturan öğenin birey olduğu gerçeğini kullanarak, toplumun niteliğinin nasıl
şekillendiğini belirleyenin de bireyler olduğu gerçeğine ulaşabiliriz. Bu
gerçek bize, birey niteliklerinin toplum niteliklerine yansıdığı
göstermektedir. Bu durumda, toplumda sosyalleşme adına olumsuz davranışlar
gösteren bireyler çoğunlukta ise o toplumun huzurlu ve adil bir yaşama sahip
olmadığını da anlayabiliriz. Bu bağlamda bireylere düşen olumlu davranışların
da topluma karşı borçlu olduğu sorumluluklar olduğunu söyleyebiliriz. Bu
sorumlulukların, basit anlamda yerlere çöp atmamak, toplumsal alanda toplum
ahlakına uygun davranmak, kişilerin haklarına karşı saldırıda bulunmamak ve
toplum çağdaşlığına aykırı hareketlere karışmamak gibi ilk akla gelen davranış
biçimleri ile beraber bu davranışları sergileyenlere mahal vermemek olduğunu
söyleyebiliriz. Öte yandan, toplumun geldiği noktada, halkın refahını
düşünmekle sorumlu olan bireyler; kendi savundukları düşünceler adına gruplar
oluşturmaktadır. Demokrasi için gerekli olan farklı düşünce biçimleri ve farklı
ideolojilerin aynı çatı altında barınabilmesi için bireylerin kendilerine düşen
sorumluluklarını da yerine getirmesi önemlidir.