Türk toplumbilimcilerden özellikle
Ziya Gökalp, Prens Sabahattin, İsmail Hakkı Baltacıoğlu ve Ethem Nejat eğitim
alanında da toplumla ilişkili görüşler ortaya koyarak eğitim sosyolojisine
katkıda bulunan ilk isimler olmuşlardır.
20. yüzyılın başlarında toplumsal meselelerle
ilgili görüşleri dikkat çeken Ziya
Gökalp’in eğitim konusunda geçerliğini günümüze kadar devam ettiren
görüşleri vardır. Eğitimin milli olması üzerinde ısrarla durmuştur. Ona göre
uygar olmayan toplumlarda eğitim millidir fakat bu toplumlar küçük gruplardan
oluştuğu için tam anlamıyla milli bir eğitimden söz edilemez. Uygarlaşma
yolunda ilerleyen toplumlar uygar toplumları takip ettiği için eğitimleri milli
değil milletlerarasıdır. Uygar toplumlar ise eğitimlerinde kendi kültürlerini kullanırlar.
Gökalp’e göre eğitim bireyleri toplumsallaştırır. Eğitimin en önemli işlevi
vatanını seven ve vatanı için özveride bulunan bireyler yetiştirmektir.
Gerektiğinde, gerekli miktarda ödül ve ceza yöntemlerinin kullanılması
gerektiğinden bahseder. Yaşadığı dönemin eğitimle ilgili en büyük sorunu eğitimin
milli olmayışı ve farklı zihniyetlerin hakim olduğu okulların bulunmasıdır.
Medrese ve Batı tarzı okullar toplumda bir ikilem oluşturmaktadır. Ayrıca din
ve pozitif bilimlerin eğitimini veren kişilerin alanlarına hakim olmamaları
sebebiyle gençlerin zihniyetinde din ve akıl arasında bir uyuşmazlık meydana
gelmesinden söz eder. Diğer bir sorunsa verilen bilgilerin birbiriyle ilişki
kurulabilecek şekilde verilmemesidir. Bilgiler birbirinde ayrı parçalar halinde
verilmektedir. Bu nedenle bilgi anlamlı bir bütüne dönüşememektedir. Eğitimde
karşılaşılan toplumsal bir başka mesele kadınların eğitimidir. Toplumda
özellikle de ailede önemli bir yere sahip olunan kadının eğitimi toplumun da
ilerlemesini sağlayacaktır.
Ziya Gökalp eğitimi yaygın ve örgün
olmak üzere ikiye ayıran ilk kişidir. Yaygın eğitimde daha çok toplumun
yaşatmakta olduğu değerler verilirken örgün eğitimde geçmişten günümüze gelen
birikimler verilmektedir. Yaygın eğitim kültürü, yaşanılanı; örgün eğitim
bilgiyi, yazılanı aktarmaktadır. Yaygın eğitimle örgün eğitim birbiriyle uyumlu
olmalıdır. Yani okullarda öğretilenler kültürümüzle bağdaşmalıdır. Gökalp,
eğitimle öğretimi de ayırmıştır. Eğitim toplumsal değerlerin kazanılmasını
amaçlarken öğretim teknik bir şekilde bilgilerin kazanılmasını amaçlar.
Prens
Sabahattin, eğitimin bireylerde bir karakter oluşturması gerektiğinden
bahsetmiştir. Ona göre topluma kazandırılacak bireyler üretken, girişimci ve
kendini sürekli geliştiren bir kişiliğe sahip olmalıdır. Ayrıca Bilindiği üzere
Prens Sabahattin Adem-i Merkeziyetçiliği savunmuş, merkezi yönetim sisteminin
eğitimin gelişmesine engel olduğunu öne sürmüştür.
İsmail
Hakkı Baltacıoğlu da aynı şekilde milli bir eğitim ihtiyacından, üretken
bireyler eğitilmesi gerektiğinden bahsetmiştir. Karma öğretim ve açık hava
dersleri ilk kez onun katkılarıyla gerçekleşmiştir. Diğerleri gibi o da
eğitimin bireylere bir kişilik kazandırması ve yapılan çalışmaların sonucunda
bir ürün elde edilmesi gerektiğini söylemiştir. Okul bireyi yaşama hazırlar bu
nedenle yapılacak faaliyetler deney, gözlem gibi yaşantısal içerikte olmalıdır.
Eğitimin uygulayıcısı ve eğitim sosyolojisine katkıları geçen bir isim de Ethem Nejat’tır. Milli duyguları güçlü, karakterli bireyler yetiştirilmesi gerektiğini söylemiştir. Eğitimde uygulamanın önemini vurgulamış, köylünün kalkınmasının sağlanması için tarımsal eğitimi savunmuştur. Bu nedenle Köy Enstitüsü fikrinin temellerini onun attığı düşünülür.